Denenmemişliğin ardına bakmaca, düşünülmeyenin peşinden koşmaca !...
Arayış yollarında ruhunu kaybedip, sisler ülkesinde kaybolanı aramaca !...

Nükleer fiyasko

Dünyanın en çevreci toplumlarından biri olan bizler hatta en çevreci olanı bizleriz ve bu yüzden de Nükleer enerjiye bile karşı çıkmaktayız.
Sularımızı asla kirletmeyiz(!) ormanlarımızı talan etmeyiz(!) toprağı eker, biçer, ağaçlandırır erozyon nedir bilmeyiz(!) çöplerimizi cam, kağıt, kimyasal, tıbbi olarak ayrıştırırız öyle atarız ve öylede toplarız(!) Arabamızın küllüğünü caddenin ortasına dökmeyiz(!) Tuvalet alışkanlıklarımız hat safhadadır, çocuklarımıza da hemen bu bilinci yerleştirir okul tuvaletlerini pek bir güzel kullandırırız(!)

Memleketin 3 tarafıda sularla çevrili olduğundan, arabamızı, binalarımızı, halılarımızı kendimiz deterjanla yıkmayı pek çok severiz, böyle temizlenince içimize siner, kaç ton su harcadığımızın ne önemi var ki önemli olan temizliktir, e suyumuz da bol nasıl olsa, gerisinin ne önemi var(!)

Kimi kandırıyoruz ki???

Bizler çevreci mevreci bir toplum değiliz, en şehirlimiz bile en aydınımız bile öyledir, Ayrıca korkularla yaşamayı korkularla yaşatmayı da severiz..
Dede korkut misali, Dede bizi korkutsana hikayelerine bayılırız..
Bu korkulardan en büyüğüde ”Nükleer enerjidir” şu anda.

Bu Nükleer enerji ne zaman gündeme gelse, yurdum insanının çevreci damarı kabarmakta, istemezük diye kazan kaldırmaktadır.
Yani görüp bilmesem ben de inanacağım ama bu kadar da kendimizi kandırmak olmaz ki?

Biz mi çevreciyiz? biz mi moderniz?
hahahha güleyim de boşa gitmesin.

Neden mi böyle oluyor?
Söyleyeyim!!

Bizler bu Memlekete Matbaayı 200 yıl sonra getirten, şimdilik bize kâtiplerimiz yeter diyen bir Milletin âhvadi değilmiyiz?
Hâh şimdide doğal kaynaklarımız ve eldeki kaynaklarımızda bize yeter diyoruz, hatta Orhan kural’a göre bu doğal kaynaklarımız bize 150 yıl daha yetermiş.
O zamanın aydınlarıyla şimdinin aydınlarının arasın da bir fark yok bana göre,
Halk mı?
Halkımız o zamanlar da okumaz araştırmazdı, şimdide okumaz ve araştırmaz.
Ne bekliyoruz ki Halktan?

Onun için bu toplumsal genetik bir hastalığımızdır, kabul etmekte fayda vardır.

Nükleer enerji meselesi 1968 den beridir, gündeme bir inip bir çıkmış, sonuç itibariyle hiç bir sonuç çıkmadığı için fiyaskoyla biten bir maceradır.
NÜKLEER SANTRALLARIN TÜRKİYE’DEKİ GELİŞİM SÜRECİ nin nasıl olduğuna bakabilirsiniz.

Nekleer santralin Türkiye de yapılmaMAsı için elimizden geleni yapmışız, adeta ipe un sermişiz
Adamlar 1983 yılın da

% 100 lük krediyi,
iç para ihtiyacının karşılanmasında desteklerini,
ilk yakıt yüklemesi ve 1. Yıl için yakıt ihtiyacının karşılanması için tekliflerini,
yakıt ihalesi dış finansmanını,

vs yi taahahhüt etmiş ama bizimkiler genede işi bozmuş..
Aferin size.

Nükleer enerjinin 1968 li yıllarda Türkiyenin gündemine geldiği varsayarsak-ki öyleymiş-buna en az 200 yıl daha ilave edersek, ilk Nükleer enerji santralimiz 2168 li yıllarından sonra kurulucaktır.(daha önce değil)

Vatana Millete hayırlı olsun..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Ruhun tekamülü bedenleşme,
Bedenin tekamülü de doğalaşmadır!


Copyright 2008 - 2024 🇹🇷 @Felasife | Site haritası

Mal sahibi, Mülk sahibi, hani bunun ilk sahibi!

Creative Commons Atıf 4.0 Uluslararası Lisansı