Denenmemişliğin ardına bakmaca, düşünülmeyenin peşinden koşmaca !...
Arayış yollarında ruhunu kaybedip, sisler ülkesinde kaybolanı aramaca !...

Tabular

Hiç kimse bilmez ne şekilde geldiğini vede kim olduğunu?
Ne şekilde geldiğini bilseydi zaten, bilirdi kim olduğunu?
Kim olduğunun ne şekilde geldiğinin altında gizlenmiştir
Ne şekilde geldiğini anlatayım da sende tanı kim oluğunu?

Dünyaya gelişin yani doğumun bebeklik üzerine değil midir?
O bebekliğini anlamazsan, kim olduğun sana gizli değil midir?
Çünkü sen dediğimiz şey, yani kimliğin hüviyyetin her şeyin.
Bebeklik üzerine inşa edilmiştir, temelin bebeklik değil midir?

Şu halde bebek dediğimiz şeyin, maneviyatta ki manası nedir?
Öyleya maddede ki anlamı gibi, maneviyatta ki anlamı nedir?
Bebekliğin maneviyattaki anlamı, nefsin doğuşu demektir.
Yani her doğan bebek, Nefsaniyeti temsilen doğmuş demektir.!

Yok eğer değildir dersen, bebeklerin ağlamasını nasıl açıklayacaksın.
Karnı doyunca susmasını, kıskançlıklarını korkularını ne yapacaksın.
Dahada büyüdükçe egosunu bencilliğini huylarını çöpe mi atacaksın.
Bebeğin bu sıfatları yoktur dersen, kim olduğunu nasıl anlayacaksın?

Bir zamanlar sende böyleydin, ağlayarak Dünyaya gelmedin mi?
Karnın doyunca sustun, hastalanınca da yeri göğü inletmedin mi?
Biraz büyüyünce dediğin de direttin, oyuncaklar istemedin mi?
Kıskançlıktan tırnaklarını yiyerek, ağlayışları zevk edinmedin mi?

Elbette edindin! bu dediklerimiz sana açık bir iftira değil ki?
Bu süreçten hep geçtik, bebek olmak aşağılanmak değil ki?
O yüzden sana yaşayıpta unuttuğun şeyleri hatırlatıyorum.
O unuttuklarınızı hatırlatarak, kim olduğunuzu tanıtıyorum.

Ama dersen ki ben Dünyaya bir bebek olarak hiç gelmedim.
Diğerleri gibi ana karnında büyüyüp, ana sütü de emmedim.
Ne bir gün ağladım, ne bir gün kıskandım, nede nefret ettim.
Ne diğerleri gibi aciz oldum, nede hayattan şikayetler ettim.

Eğer böyle biriysen, şimdiye kadar dediklerimi hep geri aldım.
Seni tanıyamamanın verdiği utançla ben de yüzümü kızarttım.
Keza beşere değil, İnsan görünümlü Meleğe laflar söylemişim.
Bu cahillik bana ömür boyu yeter, cehaletime cahil kalmışım.

Bir Melek değilsen-ki değilsin-o zaman beni birazcık dinle.
Sende vaktiyle bir bebektin, bebek olmadığını iddia etme.
Bebeklik sıfatları, senin öz geçmişinde ki kayıp özlerindir.
Göremiyorsun? görememen alışmana bağlıdır, inat etme.

Alışkanlıkları yapa yapa zamanla görünmez olur.
Onlar bir parçan olurda, farkları da bilinmez olur.
Buna misal, nefeslerdir, görmek, tadmak vs. dir.
Bunlara alışınca, onlar sende sıradanlaşmış olur.

İlk nefes aldığın anı, bugün yaşayabilir misin?
İlk gördüğün görüntüyü, artık görebilir misin?
Duymayı tadmayı ve seni sen yapan her şeyi
Şu anda durarak, dün gibi hatırlayabilir misin?

Hatırlayamazsın! çünkü sen bunlara zamanla alıştın.
Pek içeriğini bilemezsen de sen onlarla olgunlaştın.
Burada en önemli duygu düşünmek duygusudur ki.
Sen düşünmek duygusuyla, bazı tabularla tanıştın.

Bazı tabularla tanıştın, onları bir daha asla yıkamazsın.
Belki kenarından bir parça ama bütüne dokunamazsın.
Çünkü onları sen yaptın, ellerinle yıkmaya kıyamazsın.
Diyelim ki kıydın, bu sefer de korkularını aşamazsın?

Korkularını aşamazsın, zira doğruların dahi bir tabudur.
Onlara sen doğru demişsin ki buda başka bir tabudur.
Ortada doğrular, yanlışlar, korkular, sen tabusu vardır.
Bu tabular karmaşasında sâf gerçekte özel bir tabudur.

Sâf gerçekte özel bir tabudur, eğer o tam tanınmazsa.
Bazı parıltılarıda yetmez, tam kaynağına ulaşılmazsa.
Tam kaynağına ulaşılınca, ortada hiç bir tabu kalmaz.
Kim olduğunu da anlarsın, sevginde sınırlar kalmazsa.

Sevginde sınır kalmazsa, tabu dağların buz gibi eriyiverir.
Sevgi ruhların güneşi, tabularında buz dağlarına benzetilir.
Sevginde sınırlar varsa-ki varsa-sende tabular hâlâ vardır.
Sevgi güneşin doğamamış, buzdağlarının bir de altı vardır.

İşte dostlarım! gelmek istediğim nokta tam da burasıdır.
Aysberg’in üstü olduğu gibi altının daha büyük olmasıdır.
Bu aynen bilinç üstü ve bilinç altının karşıt manasıdır.
Yani İnsanı bilinç altı yönetir, o da tabular vasıtasıyladır.

Nefsin tabuları örümceğin yaptığı o ev gibidir.
Bir hamlede yıkılsada, cezbedici güzelliktedir.
Nefs ağlarını tabuların aracılığıyla örerken.
Seni ağına düşürürde, daima zehirlemektedir.

Bu zehirleyişte beşikten mezara devam eden süreçtir.
Düşüncelerini uyuşturmuş, tabularını da geliştirmiştir.
Onun içindir ki düşüncende ki o tabularına dikkat et!
Yoksa o tabular seni hiç düşünmeden ezip geçecektir.

Nefs denilen de böyledir, evvela seni ağına düşürür.
Sonra seni zehirleyerek, hayaller yuvasına götürür.
Yuva öyle bir illüzyondur ki şaşırıp kalamazsın bile.
Aklın başından giderde Cennet-i âlâ’dayım sanırsın.

Toplayalım konuyu, sözcüklerin arasında mânâ kaybolmasın.
Fiziki doğum, Nefsin doğumudur, Ruhâniyetle de karışmasın.
Bu mânâyı anladıktan sonra, geriye diğerini anlamak kalır.
Sen Nefsini anladıkça-neden olmasın-diğer yarını da anlarsın.

Ama dediğimiz gibi, sen evvela Nefsini bilmelisin.
Nefs dediğimiz şeyde egondur, sen seni bilmelisin.
Sen seni bilmen içinde geçmişine iyice bakmalısın.
Gerçeğin orada, bir arkeolog gibi onu çıkarmalısın.

Artık ben bu kadar anlattım gerisinide sen anla.
Anlaşılmayan yerleri varsa, kendini biraz zorla.
Zaten biliyorum dersen, senlik bir sorun yoktur.
Eğer bilmiyorsan-ki o zaman-tabularını parçala.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Ruhun tekamülü bedenleşme,
Bedenin tekamülü de doğalaşmadır!


Copyright 2008 - 2024 🇹🇷 @Felasife | Site haritası

Mal sahibi, Mülk sahibi, hani bunun ilk sahibi!

Creative Commons Atıf 4.0 Uluslararası Lisansı