Denenmemişliğin ardına bakmaca, düşünülmeyenin peşinden koşmaca !...
Arayış yollarında ruhunu kaybedip, sisler ülkesinde kaybolanı aramaca !...

Tasavvufun sessizliği

Tasavvuf denilen Dünya sesler üzerine değil, sessizlik üzerine inşa edilmiştir.
Bu sessizliğin ortasında kalan insanda, eğer içine kapanmayıpta dışına açılmışsa, bu insan içindekini değilde dışındakini arıyor demektir.
Böylesine uğurlar olsun.

Dış Dünya (Zahir) malum sesler Dünyasıdır ve orada konuşanlar, bağıranlar, çağıranlar, hak hukuk arayanların Dünyasıdır ki bu Dünya Akıl’ın hükmü tahtı altındadır. Akıl’da hislerin oyuncağıdır.

İç Dünya (Batın) sessizliğin Dünyasıdır, orada başkası yoktur, dava yoktur, sen ben o yoktur, Enaniyyet denilen ego’nun hiç bir çeşiti yoktur, akıl’da yok’tur.
Yok’tur diyorum ama bu yok’tur demekle de yok olunmuyor maalesef.

Şimdi bu mevzular derin mevzular, giriş kısmında anlatmak istediğim esas olay Tasavvuf denilen şey, bir insanın iç âleminde ki yolculuğun adıysa, sessizlikte bu yolculuğun bir bineğidir.

Kısaca Tasavvuf Dünyasında ses’ler yok’tur, (olmaması gerekir) çünkü iç alem denilen Dünya Ruhun’un Dünyasıdır, siz burayı ses’ler ile ihyâ etmeye çalışırsanız bu Ruhun ihyâsı değil, Nefs’in yani ego’nun ihyâsı olur ki buda zaten Tasavvuf olmaz, böyle bir kişi kendini geliştiremez vs vs.

Müzik Ruhun gıdasıdır diyenlerde zaten Nefs ile Ruhu karıştırdıkları için böyle demişlerdir ki onların Ruh dediği Nefs, Nefs dediği de Ruhtur.

Şimdi altta ki şiiri okuyun sonrada burada ki sesli anlatımı dinleyin.
Arada ki fark hissettiniz mi?

Ben söyleyim bu şiir sesli okunmaz ancak sessiz okunur ki zaten bu tür şiir kaside vs. yazanların amacıda budur.

Onlar sessizlikten aldıklarını gene sessizliğe havale ederler.

Dünyanın en güzel sesi de olsanız bu şiiri sesli okuyunca berbat edersiniz.
Bu şiiri sesli dinleyince gene berbat edersiniz.
Tasavvuf Dünyası ses’lerin Dünyası değildir.

Muhyiddin-i Ârabi
..”Sözde mânâ vardır, mânada ise söz yoktur”.. der.

Söz yerini buldu, katip’te noktayı koydu.

Duydum ki bizi bırakmaya azmediyorsun etme
Başka bir yar başka bir dosta meylediyorsun etme

Sen yadeller dünyasında ne arıyorsun yabancı
Hangi hasta gönüllüyü kasdediyorsun etme

Çalma bizi bizden bizi gitme o ellere doğru
Çalınmış başkalarına nazar ediyorsun etme

Ey ay felek harab olmuş alt üst olmuş senin için
Bizi öyle harab öyle alt üst ediyorsun etme

Ey makamı var ve yokun üzerinde olan kişi
Sen varlık sahasını öyle terk ediyorsun etme

Sen yüz çevirecek olsan ay kapkara olur gamdan
Ayın da evini yıkmayı kastediyorsun etme

Bizim dudağımız kurur sen kuruyacak olsan
Gözlerimizi öyle yaş dolu ediyorsun etme

Aşıklarla başa çıkacak gücün yoksa eğer
Aşka öyleyse ne diye hayret ediyorsun etme

Ey cennetin cehennemin elinde olduğu kişi
Bize cenneti öyle cehennem ediyorsun etme

Şekerliğinin içinde zehir zarar vermez bize
O zehiri o şekerle sen bir ediyorsun etme

Bizi sevindiriyorsun huzurumuz kaçar öyle
Huzurumu bozuyorsun sen mahvediyorsun etme

Harama bulaşan gözüm güzelliğinin hırsızı
Ey hırsızlığa da değen hırsızlık ediyorsun etme

İsyan et ey arkadaşım söz söyleyecek an değil
aşkın baygınlığıyla ne meşk ediyorsun etme


Mevlâna Celâleddin Rumi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Ruhun tekamülü bedenleşme,
Bedenin tekamülü de doğalaşmadır!


Copyright 2008 - 2024 🇹🇷 @Felasife | Site haritası

Mal sahibi, Mülk sahibi, hani bunun ilk sahibi!

Creative Commons Atıf 4.0 Uluslararası Lisansı