Öncekilerin izini sürdükçe, iz olacaksın evvelsizliğe.
Durma kayıp, bırakma ölüm, ermelisin cahilsizliğe.
Bir tuğla da sen koy, aş esareti kapılma hayalsizliğe.
Var soyut yok somut olur, bir fikrin ince güllerinde.
Nedir ince gül dikensiz fikir? Mis kokusuyla sarhoş edende.
Şaraba meylimiz yok ama ayıkta değiliz sırrı sırra çekende.
Akibet belli, berdûşuz sâhi, büyüsü bâki, cama nakşedende.
Kalemde kemik dil de insaf yok, doldur şair sâf şiiri içende.
Keyfimizden berduş olmadık, fikir sokaklarına düştük.
İnsanlar derin uykularda o şehrin parklarında üşüdük.
Şair dili semboliktir, caddelerde boydan boya yürüdük.
Üst baş perişan, bize de berdûş denmiş, bunu bölüştük.
Böyledir işte bir kadeh seni, sende herkesi sarhoş edersin.
Ne onlar konuştuğunu anlar, ne sen kendini ifade edersin.
Artık araya perdeler çekilir, başka lisandan hitap edersin.
Elveda esaret merhaba hürriyet, beni de âzat eder misin?
Kimse esir alamaz, bakmazsan hayalin penceresinden.
Özgürlüğe girişte tutanda olmaz, karşılıksız ellerinden.
Payı paylaşım paydası özgürlük, yalnızlığın kalesinden.
Yak esareti savur gitsin, doğarsın Ânka’nın küllerinden.
Ânkada meçhule gitti, külleri savruldu bitti.
Ne yaşadın ki sen, ecel olgun başakları biçti.
Silik anılar kaldı, hepsinin toplamı bir hiçti.
Yaşamı yaşamaya gelenler, yanlış yolu seçti.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder