Hatemen Nebiyyin

خَاتَمَ النَّبِيّ۪ن
Bu kelime Kuran da (Ahzab 40) geçiyor, orada da anlam olarak "Nebilerin sonuncusu" diye veriliyor.
Genelde buna umumi efkariyede "son peygamber" deyip nokta koyulur.
Oysa "Hatem" Arapçada mühür anlamındadır, gerçi yüzük filan gibi alt başka anlamlarda veriliyordu hatırladığım ama mühür'e sözde müfessir efendiler nasıl son demişler, şaşırıyor insan.

Özetle Muhammedin peygamberliği son değil, mühürlendi yani onaylandı veya tasdiklendi anlamındadır, İsa, Musa, vb. nasılsa o da öyle onaylandı anlamı çıkıyor.
Tabii bu benim yorumun, isteyen daha derinde araştırabilir.

Nete şöyle bir baktım ne demişler diye, burada da bir oluşum hatta tarikat sitesi sanırım, onlarda Mühür demişler, gerçi orada "peygamberlerin mührüdür" denmiş ama sonuçta ortada "son peygamber" diye bir şey yoktur.
Hatem'in anlamı bellidir.

İbn-i Ârabi "Kafir" kelimesinin açılımını yaparken, bunu bilinenin aksine kelime kökünden türeterek "örtü" kelimesi ile eşleştiriyor, dolayısıyla Kafir dendiğinde bunun inkar veya inkarcı anlamından öte, "örtücü" yani "gerçeği örten" demek olduğunu vurguluyor ki Kafir demek "gerçeği örtendir" diyor, varın kim kafir kim değil siz düşünün.

Birde Türkiyede basılan, kitapçılarda satılan tüm Kuranlar Diyanet onayından geçerler, dolayısıyla neredeyse ayet ayet, nokta virgül Türkçe olarak hepside aynıdır.
Belki bazı gruplar el altından kendi basımlarını yapabilirler ama onlarda da durum pek değişmez, heleki "son peygamber" kavramına elleyeceklerini hiç sanmıyorum.
Zira bende Suud baskılı Diyanet onayından geçmeyen Türkçe mealde var, durum onda da aynıdır.

Son bir şeyde Türkiyede bir peygamber çıksa, (çıkmasını istemem elbet) durumunun ne kadar zor olabileceğini düşünebiliyor musunuz?
Direk yalancılıkla suçlanacaktır.

Oysa Muhammedi kabul etmeyen Mekke'liler bile ona yalancılıktan ziyade, "biz dururken bu peygamberlik sana niye geldi" ye itiraz etmişlerdir.