Denenmemişliğin ardına bakmaca, düşünülmeyenin peşinden koşmaca !...
Arayış yollarında ruhunu kaybedip, sisler ülkesinde kaybolanı aramaca !...

Ortak Bilinç | Düşün-me!

Cemal Sâfi abimiz güzel yazmıştır, Orhan babada güzel okumuştur hani.

"İçim ürperiyor, ya evde yoksan."

Yokluk bir ürperti midir ki ona ulaşınca korkulsun.
Galiba öyle.
Veya yokluk bizi kuşattı da, bu çırpınışlar bu arayışlar ondan mıdır?
Pekala var olmak nedir, istenilen, aranılan, en arzu edilen şey midir?
Öyleyse kahrolsun yokluk, yaşasın varlık mı? demeliyiz.

Ya da filozofun dediği:
"Düşünüyorum, öyleyse varım" 'ı hiç kurcalamayalım mı?
Nasıl olsa varız!...

Ya da kurcalayarak
"Düşünmüyorum, öyleyse yokum" 'a dalalım mı?
Nasıl olsa yokuz.
Kendimizi bulalım!...

Nereden bileceğiz neyin ne olduğunu?
Neyi düşüneceğiz, yada neyi düşünmeyeceğiz?
Düşünmemeyi hiç düşündük mü?

Boş versin gitsin dedik mi?

Yada böyle bir hâl yaşadık mı?

Hiç düşünme-mek!...

Herşey düşünebilir, lakin hiçbir şey düşünmemek, Bu nasıl olacak!

Düşünerek, bunun ne içeriği keşfedilir, ne hakkında yorum yapılabilir, nede başka bir şey.

Peki hiç düşünmemeyi nasıl bileceğiz.

Bunu hiç bilemeyeceğiz, arzular şelale oldukça.
Tek istisnası var, o da ölmeden önce ölmedikçe.

Ölüler düşünmez!...

Yanında ne dersen de, sana cevap vermez.
Gözyaşlarını silmez, feryadını dindirmez.
Anne baba, oğlum kızım, emmi dayı, abi abla.
Cevap gelmez.

Artık yok'turlar.
Düşünmüyordurlar.

Hiç bir tepkinin olmadığı yerde, artık ölü olmalısın.
Bitkisel hayat...
Bitki gibi...
Statiksindir.
Eylemsizsindir.

Tepki verdiğin heryerde, yaşayansındır.
Dinamiksindir.
Eylemlerdesindir.
Var olmak budur.

Nefs & Ruh.
Yaşam & Ölüm.
Varlık & yokluk.
Statik & Dinamik.

İnsan yaşarken ölebilir mi?

Kendi ölümünü deneyimleyebilir mi?

Düşüncesine hükmedip kapatabiliyorsa, ölmüş mü demektir.

Deneyimler... deneyimler... deneyimler.

Düşüncesizlik insanlara yasaktır, kim olursa olsun fark etmez.
Dinler, bilimler, kültürler, ekoller, vs. herkesçe ve hepsince yasaklanmıştır.

İşte hayatın içinde ki "en yasak olan yasak" budur.

En korkulan şeyde budur, düşüncesizlik...

İnsan doğduğu andan itibaren, herkesi düşünemeyi öğretme telaşı alır.

Bir zaman sonra düşünmede "otomatik" bir hâl alır.

Gece ve gündüz, uykuda ve uyanıkken düşünce artık 7/24 full mesaidedir.

Düşüncesizlik diye bir seçenek artık kalmamıştır.

Bu düşüncenin o insan üzerinde ki hakimiyetidir.

ve artık bu insan "özgür değildir"

Düşüncesinin kölesidir.
Efendiside düşüncesidir.


Düşün-me!

Benliği varedeni yok edemiyorsan, yok'luğa ait değilsin.
Kalpte acaba, şüpheler, beyinde ki seslerle yok değilsin.
İçsel seslerin olmadığı yerde kendini düşünebilir misin?
İşte varolduğun yer budur, yoklukta oradan ayrı değilsin.

Yokluğun en huzurlu yerdi, aynı anne karnı huzuru gibiydi.
Lakin yol gurbete düşünce, haramilerde her köşede gibiydi.
Her ne kadar araya perdeler çekilip, gerçekleri gizleselerde.
Su akıp yolunu bulurdu, Ruhta zaten bu anlamda su gibiydi.

Az ıslatmış olamazsın, beden toprağını ruhun sağanaklarında.
Her isyanında çağıldayan neydi, akabinde kayan yanaklarında.
Ait olmadığın bir dünyaya, sâf duyguların çabucak tükeniverdi.
Burası yurdun mu? gidemedin işte, derman yoktu bacaklarında.

Aynalarla dolu bir müzeye benziyor bu dünya, bir hayaller müzesi.
İnsanlığıda pek görmedik ki, acaba kitaplara mı saklandı kendisi?
Yoksa herkes, yolunun en doğru yol olduğu iddiasına haklı mıydı?
O halde haksız olan kimlerdi? herkes mi doğuştan masumcaydı?

Bir kere yıkandın diye ne temizlenmiş olursun nede aklanmış.
Kötülüklerini ne çabuk unuttun, hani onlar nereye saklanmış?
Haklı olduğun tek bir konu olabilir, o da ebedi haksızlığındır!
Sen unutsanda, unutmayanlarda olmalı, peki kim paklanmış?

Kimse haklı değil, suçlarla dolu dünyaya sözde masum gelende.
Suç ezelde insanın siciline işlenmişti, kaderin hükmünü bilende.
Suçlu olacak, masum doğacak, hak arayacaksın, iyiyim diyende.
Hiç birimiz masum değiliz, şarkılarda bile bu böyle söylenende.

Suçlu olduğun gün, haksız olduğun gündür, masum da değilsin.
Doğduğun gün, suçunun ispatıdır, sonradan suçlanmış değilsin. 
Değil mi ki doğuyorsun, yaşama yaşayarak tecavüz ediyorsun.
Doğmadan suçların başlıyor, kimseden özürde diliyor değilsin.

Özür dilemeni anladığın gün, suçunu kabullendiğin gündür.
Bu ilk adım sayılır, devamıysa kararlı olduğun hergündür.
Neyden özür dileyeceksin! bunuda senin bulman gerektir.
Kitaplara boşa bakma, onlar zaten suçun başladığı gündür.

Yazı icat oldu kafalar bozuldu, sayfalara yalanlar gömülende.
Yasalar icat oldu adalet bozuldu, güçlü olanlar zayıfı ezende.
Güya tarih yazdılar, krallara odaklanıp, halkları es geçende.
Kitaplar gerçeği yazmaz, yazan nihayetinde bilen geçinsede.

Gerçek yazılamaz, o her yerdedir, işaret dahi edilemez.
Heryerde olan nasıl tarif edilecek ki? o tarifte edilemez.
Bir yerden bakarak, heryeri anlamak zaten beyhudedir.
İnsan bir yerde de değil, olmayanın sözü senet edilmez.

Bir yerde olmak bilincine erince insan! her yeri hayal etti.
Her yer olamalı diye, her yer diye bir yeri hayali var etti.
Herkes baktı ama göremedi ama göremedikte diyemedi.
Nihayetinde her yer diye bir yeri, insan hayalde var etti.

İnsan kendi kurgularına kendini kurban eyleyip gitti.
İşin içinden çıkamadı, gerçeği hayale hapsedip gitti
Oysa her yer diye bir yer zaten yoktu, o hayallerdi.
Muğlak mutlak olmaz, gerçeği muğlaka iliştirip gitti.

Rakamlarda her yer gibi üretilmiş, hayali bir kavramdır.
Dünya dahi yuvarlak değil ki o gelişi güzel yaratılmıştır.
Doğada hiç bir şey, hesap kitap üzerine yaratılmamıştır.
Yaratılış hesapsızdır, zamana rakama muhtaç değildir.

Ormana bir bak! hangi bir ağaç ötekiyle tıpatıp aynı.
Hangi hayvan, bir diğerinin birebir tam bir kopyası.
Dağlar, bayırlar, düzler alabildiğine serpilip gitmiş.
Bunun hesap neresinde! hangi matematikle yapıldı?

Zamanda hayali kavramdır, gerçekte zaman yoktur.
Ortak bilince aittir o, insandan başkasında o yoktur.
Ortak bilinç insanların öğretileriyle ayakta tutulur.
İnsanlık buna sahip çıkar, başka öğretileride yoktur.

Bilimde bir dindir, geçmişin dinleride zamanının ileri bilimiydi.
Dinler insanı düşünmeye sevk etti, düşünmekse çok yeniydi.
Kadim dünya yaşama odaklıydı, düşünceye odaklı da değildi.
Bilim, düşünme demekti, dinlerde bunu evvelden söylemişti.

Hayalsiz bilim yapılınca, nerede evrim, nerede bing bang.
Kaçıncı boyutta, hangi pareleldeyiz, ya haniymiş izafiyet.
İlk insanın peşine düşüp, atasıda maymunumsuydu demek.
Cevapları mı bulduk, yada cevaba göre soruları icat etmek.

Yeni bir şey değildi düşünmek, lakin çok eskide değildi.
Düşünmek hayallerdi, hayalsiz dinde bilimde var değildi.
Geçmişin dinleri ile günün bilimi arasında ne fark var ki.
Cümlesi hayale muhtaç, hayal yoksa mükemmel değildi!

Ey düşünen insan, düşün-me! bu yazılanlarda dahil at çöpe.
Ne düşünürsen düşün hayalleri beslersin, düşünmedim deme.
Daha düşünmemeyi çözemiyorsun, her yeri nasıl çözeceksin?
Düşünce her yerde yok! zaten öyle yer yok, anla nihayetinde.

Öyle yer şu an olmalı, yani şimdi yani bu an.
Bir yeri anlarsan, o olur sana her yer, o an.
Düşünce kötü, dinler bilimler suçluda değil.
Kötü olan diretmektir, rahat eder teslim olan.

Hayatın gerçekleri, insanın gerçekleriyle örtüşmez.
Hayatın gerçeği yalındır, insan hayaliyle eşleşmez.
O yüzden insanın sorunu, insan olan hemcinsiyledir.
Ortak bilinç herkesin, hatalarınıysa kimse üstlenmez.

İnsan kendi icat ettiğinin noksanlığından asla şüphelenmez.
Onlar mutlak doğrudur, zamana da don biçmekten üşenmez.
Biliminde kutsalları vardır, kendine uymayanı insan bellemez.
İnsan düşündüğü sürece hayale mahkumdur, bunuda bilmez.

Düşünen insan özgür olurmuş, yalan... yalan... yalan.
Kim derse ki gerçeği biliyorum, dolan... dolan... dolan.
Hiç birimizde masum değiliz, doğan... doğan... doğan.
Düşünme büyü büyülenense bizler, olan... olan... olan.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Ruhun tekamülü bedenleşme,
Bedenin tekamülü de doğalaşmadır!


Copyright 2008 - 2024 🇹🇷 @Felasife | Site haritası

Mal sahibi, Mülk sahibi, hani bunun ilk sahibi!

Creative Commons Atıf 4.0 Uluslararası Lisansı