Denenmemişliğin ardına bakmaca, düşünülmeyenin peşinden koşmaca !...
Arayış yollarında ruhunu kaybedip, sisler ülkesinde kaybolanı aramaca !...

Zamanı durdurabilir misiniz?

Soru:
Zamanı durdurabilir misiniz?

Cevap:
Durduramazsınız!!

Çünkü çalışan, hareket halinde olan, akıp giden bir şey yok ki?
Olmayan bir şeyi nasıl durdurabileceksiniz ki?

Zaman dediğimiz kavramı insanlar icat etmiştir.
Önce sayılar sonra takvimler sonrada saatlerin yardımıyla ortaya ”Zaman” denilen bir şey çıkmıştır.

Doğanın kendinde sayılar yoktur, sıfır (0) ve bir (1) vardır o da ”Varlık ve Yokluk”un karşıtıdır.

Örneğin,
7 sayısın ele alacak olursak 7 sayısı aslında 7 tane birin yanyana gelmesinden oluşturulmuştur.
veya yan yana gelmiş 7 tane bire (1-1-1-1-1-1-1) bizler 7 diyoruz.
Şimdi bizlerin hayal gücü olmasa bu 7 dediğimiz sayıyı zihnimizde canlandırmamız, onun içini doldurmamız zordur.
Hatta 7 diye bir sayının varlığıda mümkün olamazdı.
Çünkü o bir varlık değildir, bizler gibi varolmuş bir şey değildir.
Ama kim bilebilirdi ki günün birinde İnsan oğlu kıvrak zekasıyla olmayan sayıları bulacak ve ona bir sürü anlam yükleyecek, sonrada olmayan bu sayılar silsilesinin altında ezilecek, kim bilebilirdi ki?

2×2=4 eder diye aslında hiç olmayan 2 sayısıyla 2 yi, başka bir olmayan işlem olan çarpma işlemiyle, çarpıp(ne demekse) 4 eder diye, övüneceğini kim bilebilirdi ki?

Bu gün modern bilimin bile, elle tutulan gözle görünen sabit deliller isterken bile, kendi dayandığı sayılar sisteminin aslında hayali bir sistem olduğunu, kim bilebilirdi ki?

Sayılar konusunda daha pek çok şey söyleyebilirim, ama anlatmak istediğim mesele onun insan icatı olduğudur.
Öyle bir icattır ki kendileri ”İnsan hayalinde yaratılmış bir icattır”

Zaman denilen şeyin zamanla ortaklaşa kullanılan bir hayal olması, onun var gibi görünmesi varlığına bir işaret değildir.
Kısacası sayılar diye bir şey yoktur.

Gelelim takvim denilen hergün kopartığımız o şeye, gerçi artık kopartmıyoruz BS, saat, cep telefonu gibi çeşitli cihazlar sayesinde o kendi kendine kopup gidiyor artık.(nereden gelip, nereye gidiyorsa)

Milad denilen hadisenin ne olduğu malumdur o konuyu hepiniz de bilirsiniz, bir günü sıfır ilan edilerek birileri Miladi takvimi başlatmıştır.
İşin garip tarafı Miladi takvim M.Ö ve M.S sonra diyerek o günden sonrasını değil, o günden öncesinide ihatâ etmiştir.
İlginç bir takvimdir kendileri, tüm zamanları hesabı ondan sorulur olmuştur.
Detaya girmeye hiç gerek yok, takvimde sonuçta İnsan hayalinde yaratılmış bir icattır.

Saat kavramıda hâkeza insanın kıvrak zekasının bir ürünüdür.
1 saatin 60 dk ya bölünmesi de 60 sayısının en çok sayıya bölünebilirliği olması yüzündendir.
yoksa 60 yerine 70, 80, 90 da olabilirdi pekalâ.

Şimdiye kadar anlattıklarımı toparlayacak olursam, sayılar, takvim ve saat’le oluşan zaman denilen kavram, insan icatıdır.
Yoksa hayatın kendinde saatte yoktur, takvimde yoktur, sayılarda yoktur.

Bunlar hepimizin hayalin de varolan şeylerdir, buna ”Ortak hayaller” de diyebiliriz.

Soru:
Hayaller hakikate galebe çalar mı?
Cevap:
e üstünlük sağlıyor işte.
Sonuç itibariyle Dünya 1 gündür, gece ve gündüzünde birbirini takip etmeside o bir’in tekrarından başka bir şey değildir.
Mevsimlerde eko sistem için geçerli olan bir şeydir esasında, yoksa biz İnsan oğlu için çok önemli bir şey değildir.
Eskimolar kutupların soğunda, Tuareg‘ler de çölün bilmem kaç derecede sıcağın da yaşıyorlarsa, mevsimler İnsanoğlu için olsada olur olmasada olur dersem abartmış olmam. (aman çevreciler beni duymasın)
Ama eko sistem ve diğer canlılar için mevsimler gereklidir.

Soru:
Zaman kavramının ne kötülüğü vardır.

Cevap:
Kötülüğü şudur ki Tarih diye ”geçmiş” bir zaman dilimi yaratarak, sizi şu gün doğdunuz diye o güne hapseder.
Oysa siz bugün doğdunuz ve bugünde öleceğinize göre, geçmiş nasıl olabilir, sizi nasıl hapsedebilir?
Yukarıda anlatmaya çalıştım, zaman kavramı hayalde yaratılan bir insan icatıdır diye,
Oysa bugün gerçektir, hayal değildir.
Şuan çevrenize baktığınız da gördüğünüz de ”anda” durur ve görürsünüz, işte bu gerçektir, sizin gerçeğinizdir.
Ama zaman denilen şeyse ”an” değildir, başkalarının hayalde yarattığı bir şeydir.
Ayrıca ”gelecek” diye bir zaman dilimi yaratarak, sizi bugünden olabildiğince uzaklaştırır, size hayaller kurdurur.
Nasıl mı?
Şu gün emekli olacağım.
Şu gün tatile çıkacağım.
Şu gün doktora gideceğim. vs vs.

Bunların hepside sizi bugünden yani ”şu an”ınızdan uzaklaştırır.
An‘da durduğunuzda geçmiş ve geleceğiniz yoktur, sadece ”an” vardır o da tek’tir.

Ne geçen bir zaman, ne gelen bir zaman var.
Ne geçmiş bir gün, nede gelecek bir gün var.
Dünya üzerinde asırlar geçmiş diyorlar amma.
Sanma ki tek bir günden başka bir gün var.

Güneşin doğuşu batışı tekrardan başka bir şey değil.
O tekrar da tek’i anlatır maksatıysa teferruat değil.
Sen o tekrarla hayalinde garip bir hesap tutarsın.
O tuttuğun hesap dahi, tek bir günü unutturası değil.

O tek bir gün bugündür, yani şimdi yani şu an.
Hergün bugün, bugün de hergün yok başka an.
Zamanın en kısa birimini ah bir anlasan.
Onda hayal yoktur, gerçek vardır hemde her an.

Ben zamanın içinde değilmişim o benim içimdeymiş.
Bir yanılgıya düşmüşüm, o hayaller gerçek değilmiş.
Zaman dedikleri mefhum, meğer geçmez akçeymiş.
Bugün doğup bugün öleceğim, ömrüm düşüncemmiş.

Bugün doğan bir İnsan, olmayan yarında nasıl ölsün.
Dünü yarını boşverelim, Bugün doğan bugün ölsün.
Birilerinin hesabı kitabı, senin felâsife’n olmasın.
Zamansızlık gerçektir, hayalde ki zaman şimdi ölsün.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Ruhun tekamülü bedenleşme,
Bedenin tekamülü de doğalaşmadır!


Copyright 2008 - 2024 🇹🇷 @Felasife | Site haritası

Mal sahibi, Mülk sahibi, hani bunun ilk sahibi!

Creative Commons Atıf 4.0 Uluslararası Lisansı