Denenmemişliğin ardına bakmaca, düşünülmeyenin peşinden koşmaca !...
Arayış yollarında ruhunu kaybedip, sisler ülkesinde kaybolanı aramaca !...

Felsefeyle doğanlar.

Kimileri şanslı, kimileri şansız doğsada, kimileri de felsefeyle doğuyorlar bu kesin.
Hatta şöyle söyleyeyim kimilerinin bu hayata gelişleri bile bir felsefe içeriyor,
Yoksa bu hayata aynı şartlarda, aynı kaderle, aynı olanaklarla zaten kimse gelmiyor.

Öyleyse felefeyle doğanlar bir vakıâdır, adı konmamış kocaman olmuş bir çocuktur o
Yaşayan bir şeyin üzerinden asırlar geçmiş olsada, adının konmaması bir kimliğinin oluşturulmaması çok acıdır.

Evet, felsefeyle doğanlar vardır,
Bir şeyin başı nasılsa sonu da öyledir, öyle olmak zorundadır.

Felsefe deyince geçmişteki felsefecileri, felsefeciler deyince de basma kalıp olnuş sözleri anımsamayın,
Feslefe demek ”Hayatın içinde ki olayların detayına inmek” demektir.
Felsefeci demekte ”Adı konmamış bu detaylara ad koyan” demektir.
Eğer siz doğumun, ölümün veya yaşamın detaylarına inebiliyorsanız, bu sizin felsefeci kimliğinize bir işarettir.
Bundan sonrası size kalmıştır, bu kimliği ister kullanırsınız isterse de kulanmazsınız.
Kimlik böyle bir şeydir, her zaman kullanılmaz.

Kimlik bir etiket veya ünvan değildir.
Herkesin bir kimliği vardır ve bu kimlikte ”nedense” hep başkaları tarafından oluşturulmuştur.
Zahirde ki kimliğiniz bile önce aileniz en temelde de Devlet tarafından oluşturulmuş bir şablondur.
O olmadan Devlet sizin varlığınızı tanımaz, aileniz sizi sahiplenmez, sizde kim olduğunuzu ispat edemezsiniz!
Ayrıca bu kimliği kendiniz oluşturmaya kalkarsanız bu ciddi bir suçturda.

Şu halde kimlik dediğimiz şeye siz muhtaçsınız, o sizin varlığınızın ispatıdır.
O olmadan varlığınızı ispat edemezsiniz,

Bu işin görünen yönüdür, görünmeyen yönde yani bântini dediğimiz içsel yönde de durum bundan çok farklı değildir aslında.
Orada da kendi kimliğini kendiniz oluşturmaya kalkarsanız, bunu bir suç olarak algılar herkes.
Lakin siz konu başlığında ki gibi ”Felsefeyle doğanlar” sınıfındaysanız, başkaları tarafından oluşturulmuş ”içsel kimliğinizi” bir gün yırtıp atarsınız.
Bir gün anlarsınız ki bu hayat kitaplarda yazıldığı gibi değil, hiç bir ideoloji, din, akım vs. size göre değilmiş olduğunu anlarsınız.

Herşeyin bir yalan dolan içerisinde yüzdüğünü gördükçe, ve sizde ben bu yalanın ortakçısı olamam dedikçe, başkalarının oluşturduğu o şablon sizden gidiverir.
Buna aslında ”şablonsuzluk” veya ”Kimliksizlik” te diyebiliriz.

Şu halde siz halihazırda ki hiç bir şablona uymadıkça, onların dilinden konuşmadıkça ve yazmadıkça ”kimliksizlik” kimliği size zaten giydirilir.
Her grubun her ideolojinin her akımın dışladığı, manen lanetlenmiş cüzzamlı biri gibi kalakalırsınız.

Çünkü siz taklit denilen eskilerin bastığı izlere basmadıkça, onların methettiğini methetmedikçe sizi kimse sahiplenmez, yanınızda olmaz.
Hal böyle oluncada sizin kimliksizliğiniz- ki ben ona ”şeffaf kimlik” diyorum -herkese eşit mesafede olmayı gerektirir.
Yani hem kimseden olmazsınız hemde herkesten olursunuz, şeffaflık böyle bir şeydir.
Bir tarafınız yoktur, bir hasmınız da yoktur.
Bir sevdiğiniz yoktur, sevmediğinizde yoktur.

Peki ne vardır.
Aslında bir boşluk vardır.
ve öncekilerde o boşlukları ya dinle ya dinsizlikle, yada çeşitli ideolojilerle doldurmaya çalışmışlardır ama ne kadar doldursalarda veya doldurmaya çalışsalarda o boşluk genede boşluktur.
Dolan bir şey yoktur.

Uzun lafın kısası zamanla siz o boşluğu gördükçe, olayın vehametini anladıkça bu hayatın nasıl bir kandırmaca, nasıl bir illüzyon olduğu anladıkça, çevrenizden ister istemez uzaklaşırsınız, işinizden gücünüzden olursunuz, eşden dosttan kardeşten vs.lerden ayrılırsınız ve herşey sizden bu kadar uzaklaştıkça görürsünüz ki siz kendinize yaklaşmışsınız!!

Artık sizden başkası yoktur!
Gece gündüz kavramı yoktur!
Doğru yanlış ölçüsü yoktur!
Rüyaların bir anlamı yoktur!
Yoktur, yokluk bile yoktur!
Tüm anlamlar yerini anlamsızlığa, ümitler yerini ümitsizliğe, gerçekler de yerini yalana bırakır.

İşte tüm bu olumsuzlukların, anlamsızlıkların, ümitsizliğin içerisinde yaşarken ilginç bir şey olur.
Hayatı herkes gibi görmediğinizi fark edersiniz!
Adeta bu hayatın dışına çıkıp dışardan seyrediyormuş gibi olursunuz ki işte bu sizin farkınızdır, farkındalığınızdır.
Onca olumsuzluğun ve ızdırabın içerisinde feleğe pis bir tebessüm atacak kadar bir ironinin mimiklere yansımış acısıyla özdeş olmuş bir farkındalık hikayesidir bu mesele.
Yoksa bu farkındalığını fark edemeyenleri kastetmedim, ”felsefeyle doğanlar” başkadır.

Bu bir ilim değildir ki sonradan kazanılsın.
Yaşamın ta kendisidir, korkan yanaşmasın.
Hayat böyledir, bilen ve bilmeyenler vardır.
Felsefeyle doğanlar, kendilerini hazırlasın.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Ruhun tekamülü bedenleşme,
Bedenin tekamülü de doğalaşmadır!


Copyright 2008 - 2024 🇹🇷 @Felasife | Site haritası

Mal sahibi, Mülk sahibi, hani bunun ilk sahibi!

Creative Commons Atıf 4.0 Uluslararası Lisansı