Denenmemişliğin ardına bakmaca, düşünülmeyenin peşinden koşmaca !...
Arayış yollarında ruhunu kaybedip, sisler ülkesinde kaybolanı aramaca !...

Tüm Kitaplar Yakılacaktır.

Gelecekte bir gün insanlar oturup bir ortak karar alacaklar ve tüm kitapları yakmaya karar verecekler.
Öyleki geçmişe ait ne varsa, ne bilgi varsa, yok etmek için, adeta insanlık geçmişine kibrit çalar gibi tüm kitapları yakacaklardır.

Tabii bunu yapmalarının sebebi, yeryüzüne tek bir inanç veya inançsızlık sisteminin hakim olmasından değil, aksine bugün ki yapı gibi 2 zıt kutubun gene aynı özelliklerini koruması ile olacaktır bu-ki zaten bu kutuplar ve inanları yok edilemezler.
Yani bu zıt kutuplar ortak bir karar verip, onu uygulayacaklardır ve gerçeğin nasıl bir şey olduğunu anladıkları gün bunu muhakkak yapacaklardır.

Şimdi bu sözleri geleceği gördüğüm için filan söylemiyorum, böyle bir yeteneğim yok, sadece bu güne yoğunlaşarak burada bahsettiğim 3. boyut düşünce misali tam da arada durmaya çalışarak söylüyorum ki gelecek gene bugünden mantık olarak çok farklı olmayacaktır.
Gene aynı zıt kutuplar olacak, lakin bu zıt kutuplar bir birlerini anlayacaklar, illaki anlayacaklar..ya anlayacaklar..ya anlayacaklardır..
Zaten dünde bugünde anlasın diye "hayat" sürekli karşı karşıya getiriyor bu zıt'ları..

Mesela; Ölümden sonra hayat var mı?

Sorunda zaten buradadır, "VAR diyende haklıdır, YOK diyende haklıdır."

Kimse haksız bir davanın peşinden koşmaz, helede hayat/ölüm gibi bir davanın peşinden koşup, haksızlığını bile bile de haklıyım demez.

Peki o halde esas sorun nedir? denirsede, sorun DOĞRULARDIR, doğrular baş döndürürler.
Bu yüzden tasavvufçular, "Tecelli sonradan anlaşılır" derler ki o hâl içinde ki kişi kendini bir şey zannetmeye.

O yüzden VAR ve YOK kavramlarının içinde ki DOĞRULARA dikkat etmek gerekir, zira bunlar yanılsamaya neden olurlar.
Elbette kutupların ıskaladıkları şeylerde vardır ama o DOĞRULAR yok mu, işte onlardır esas mesele.
Netice itibariyle insanlar DOĞRULAR ile de aldanırlar veya kandırılırlar.

VAR diyende haklıdır, YOK diyende haklıdır.
Meselesine tekrar gelirsem, bu konuda fazla bir şeyde demekte istemiyorum, neticede bu günün insanı BEYNİ en üst ve değişmez şekilde düşünce organı kabul ettiği için, bunun izahatı zordur.
Ama zamanı geldiğinde, teknoloji iyice ilerleyipte BEYNİN düşünülenin aksine, düşüncenin menbâı olmadığı keşfedildiğindeyse, insan düşüncesi zaten resmen boyut atlayacaktır.

Aslında buda bir evrimdir, gelişimdir, aşağıdan yukarı olan bir süreçtir, kalpten önce insanoğlu ne ile düşündüğünü düşünüyordu bilmiyorum ama düşünce Kalpten Beyne geçince, büyük bir aşama kaydedildi ve insanlık vites yükseltti.
Aynı bunun gibi düşünce, Beyinden Ruha geçince bu çok daha farklı olacaktır.

Bugünün insanı geçmişini yadırgadığı gibi, geleceğin insanı da bugünü yadırgayacaktır.
(bundan hiç şüpheniz olmasın
)
Yani şu an bir yanlışın tamda ortasında duruyoruz diyede düşünebilirsiniz.

Diğer taraftan gelişim tamamlandığındaysa, yadırgamalar son bulacak ve o günün şerefine tüm kitaplar yakılacaktır.

Çünkü;
Bir kişi kendini keşfettiğinde, kitaplar anlamsızlaşır.
İnsanlık kendini keşfettiğindeyse, aynı şey olacaktır.


Düşünce konusuda ölümsüz sözlerden birini söylediği için Mevlânâ'yı da anmak isterim.
"İnsan düşüncedir, geriye kalan tarafıysa et ve kemiktir."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Ruhun tekamülü bedenleşme,
Bedenin tekamülü de doğalaşmadır!


Copyright 2008 - 2024 🇹🇷 @Felasife | Site haritası

Mal sahibi, Mülk sahibi, hani bunun ilk sahibi!

Creative Commons Atıf 4.0 Uluslararası Lisansı