Denenmemişliğin ardına bakmaca, düşünülmeyenin peşinden koşmaca !...
Arayış yollarında ruhunu kaybedip, sisler ülkesinde kaybolanı aramaca !...

Zülkarneyn meğerse Hızır'mış!

Tasavvufta ve Alevi/Bektaşilikte, Hızır adeta yaşayan bir karakter, bir fenomen, bir zaman gezginidir, onun yeri ayrıdır bu değişmezdir.
O yüzden bir arkadaş çıkıpta, Hızır kuranda ismen geçmez derse, kuran da Namaz da ismen geçmez, salah geçer, o da dua anlamındadır denir ki hiç olmaz.

Bahsedeceğim mesele tasavvufi bir bakış açısıdır. Öyle ayet nosu filan da vermeyeceğim, gerekte yok zaten AŞİNA olan meseleyi anlayacaktır.
Tefsirciler Zülkarneyn "İki boynuz sahibi" derler. Aslında bu tabir bile kurana uymaz, zira orijinal de "zîl karneyn" diye geçer.

Neyse, bilindik anlamıyla gidelim, tarihte bir sürü hükümdar, komutan vs. çift boynuzlu olmuş, eyvallah.
Sorun şu ki kuranda bahsedilen özellikler hangi hükümdar da olmuş. Yani kim güneşin battığı yere veya doğduğu yere kadar gitmiş?
Bu yer nerede?
Böyle bir yere giden olmadığı gibi, böyle bir efsane, hikaye de yok, kuran aslında burada yep-yeni bir şeyden bahsediyor.

"Karn" zaman/asır anlamına da geliyor, yani Zülkarneyn "İki zaman sahibi" oluyor, yani bu ismi de değil bir unvandır, peki bu ne demektir?
Dünyada tek zaman var, iki zaman da ne ola ki?
Zaten tefsirciler 2 zaman sahibi denen kelimeyi anlayamadıkları için, 2 tane hayvan boynuzunu uygun görmüşlerdir, ne alakaysa artık.

Kurandan başka bir ayete bakalım.
"O hem iki doğunun, hem iki batının Rabbidir."

Tefsirciler bu ayeti de tefsir ederlerken 40 takla atmak zorunda kalmışlardır, bir birini tutmayan bir dünya şeyler sıralamışlardır. 2 doğu ve batıyı DÜNYADA ispatlamak için ki gayretleri taktire şayandır.
Lakin hiç taklaya da gerek yoktur, mesele çok basittir.

Bu dünyada 2 doğu yoktur, 1 doğu vardır o da ZAHİR 'dedir, diğer doğu ise BATIN 'dadır.
Zahirde 1 Doğu + Batında 1 Doğu = 2 Doğu
Zahirde 1 Batı + Batında 1 Batı = 2 Batı
Yani Allah zahirde ve batında ki doğuların ve batıların rabbiyim der.

Zülkarneyn'e gelelim "İki zaman sahibi" demek ZAHİR de ve BATIN da ki ZAMAN sahiplikleri demek.
Yani bu kişi ZAHİR de ve BATIN da zaman sahibi, söz sahibi demek ki bu tam da HIZIR'a uyan bir şeydir, zira o bir zaman yolcusudur, kendisi öyle bilinir.

Zülkarneyn hikayesinden önce anlatılan, Musa meselesi-ki orada da Hızır diye bir isim yoktur-bir kul diye geçen, Rahmet ve İlmi ledün'e sahip biridir, aslında bu ilimlerin de ne olduğu bilinmez, muğlaktır.
Hızır da burada isimden ziyade unvandır, yeşil adam/yeşil olan/yeşermek gibi anlamlarda. Gittiği yeri yeşerttiği gerekçesiyle böyle dene-gelmiş.
Tuhaf şekilde bu hikayeler de benzeşir. 
Musa'nın hikayesinde 3 olay anlatılır.
Zülkarneyn hikayesinde de 3 olay anlatılır.

Zülkarneyn ve Hızır İkisinde de gizli ilim ve güç kudret verildiğinden bahsedilir.
İkisinde de aslında bunları kendiliğinden yapmaz ama serbesttir, mes'ul değildir, istediğini yapar denir.

Musa ile olanda, Hızır bir korsana karşı, iyi insanların gemisini batırır.
Zülkarneyn de güneşin battığı yere gider, inkarcı bir toplumu adeta tehdit eder ama bişide yapmaz.

Musa ile olanda, Hızır yaşlı bir çifte gider, savunmasız bir çocuğu inkarcı olacak diye öldürür.
Zülkarneyn de güneşin doğduğu yere gider, orada ki halkta güneşe karşı savunmasızdır, adeta ölüme terk eder.

Musa ile olanda, Hızır 2 yetim için, ücretsiz duvar örer, Musa buna itiraz eder, niye ücret almadın der.
Zülkarneyn de 2 halk Yecüc ve Mecüc arasına, 2 metali eritir set yapar, gelecek ücreti reddeder, almaz.

Her 2 hikayenin de ortak noktaları doğuş/doğan, batış/batan set/duvar vardır. 2 yetim/2 halk, set/duvar, ücret almayan, iki ilim/iki ??, bir dizi ikili benzeşen olaylar zinciri vardır. 
Hızır ve Zülkarneyn hikayeleri, kuranda peş peşe gelirler, 2 Unvan ile bilinen, isimsiz 2 kişi vs.

Buradan çıkan sonuç ise, 2 hikayede, bir birinin farklı versiyonları gibidir, yazı tura gibi dururlar, bu 2 kişide tek 1 kişi gibi görünüyor, yani Zülkarneyn = Hızır olsa gerektir, ya da tersidir. Eğer ikisi de aynı kişiyse, farketmiyor zaten, aynı yere çıkıyor.
Tabi olay Hızır'la eşleşince, Sufilikten, Alevi/Bektaşilığa hatta oradan ta Şamanlığa kadar uzar gider bu. Zira Hızır bu yapılarda oldukça bilinir ve baskındır.
Tüm bunları alt altta getirince, Zülkarneyn 'nin Hızır olduğu anlaşılmaktadır.

Musa hikayesi olayın ZAHİR yönü, Zülkarneyn hikayesi de BATIN yönü!

Musa, Hızır'dan kavmine bahsetmediği için onlar onu duymamıştır, güneşin doğduğu ve battığı yer de batın da olduğu için kimse onu görmemiştir.
Başka değişle de madalyonun görünen bir yüzüne Musa hikayesi, diğer yüzüne de Zülkarneyn hikayesi diyeceğiz.

Hakikatteyse ;
Bu bir HIZIR hikayesidir diyeceğiz!
^-^




EK :

 Aslında Süleyman peygamberde Zülkarneyn'in söylediği gibi şeyler söylemekte, Kuş dilini bilmesinden, Cİnlere hükmetmeye kadar, pek çok özelliği vardır, çoğu yönüyle de Zülkarneyn ile benzeşmektedir.
“(Biz Zülkarneyn’e) Her şeyden bir sebep verdik” (Kehf; 84)
“(Süleyman (a.s.) “Bize her şeyden bir nasip verildi” (Neml; 16)

Ey Zülkarneyn: ya azab edersin veya kendilerine güzel davranırsın!” (Kehf; 86)
“(Ey Süleyman) Artık dilediğine ver, dilediğine verme…” (Sad; 39)

Zülkarneyn: Rabbimin beni içinde bulundurduğu imkânlar, sizin verdiğinizden daha hayırlıdır” (Kehf 95)
“(Hz. Süleyman) Allah’ın bana verdiği, size verdiğinden da­ha iyidir” dedi, (Neml; 36)

Tabii detaylı aransa, daha fazla benzer şeyler illa ki çıkar, hatta diğer peygamberle de ilgili çıkar. Buradan çıkan sonuç, Kuranda bir şeye şudur demek çok zordur.
Bu meyanda Fusus'ta “Rusulullâhi, Allâhu, hüve a’lemu haysu yec’alu risâletehu” ya'nî "Allah'ın resûlleri, Allah'tır. O risâletini nerede kılacağını çok iyi bilir." "Allâh'ın resûlleri, Allah'tır" demek, Allah, resûllerin hüviyyeti olması ve resûllerin, Allâh'ın sûreti olması i'tibârı ile, rusülullah Allah’tır demek olur." denir.
Zaten “Ve attığın zaman da sen atmadın lâkin atan Allah idi” (Enfâl, 8/17) denmiştir.

Toplayacak olursam Kuranda bahsedilen Zülkarneyn meselesinin, Kuran dışında aranması pek bir sonuç vermeyecektir. O yüzden Zülkarneyn Hızır demek daha uygundur, çünkü başka bir yerde bu hikayeleri anlatan bir kaynakta yok.
Hızır meselesini Musa kavmine anlatmamış mesela, o yüzden bu mesele Tevratla da çözülemez. İki hikayenin de peş peşe gelmesi ve benzeşmesi KİM sorusunu kolaylaştırıyor.

İbni Arabi bu olayı Tevilat adlı tefsirinde, Ashab- Kehften alarak işliyor ki, bir nevi içsel bir yolculuk ele alıyor.
Fusus'un da ise çok daha farklı işliyor, Hızır mesela o 3 olayını Musa'ya mesaj niteliğinde ele alıyor.
Musa da aslında bir Kıpti'yi öldürmüştü, ama Hızır'a çocuğu öldürdün diye karşı çıktı, veya Medyen'e geldiğinde Şuayb'ın iki kızına yardım etti, davarlarını filan suladı ama ücrette almadı, Hızır duvar meselesinde ücret almayınca itiraz etti.
Gemiyi deldiğinde itiraz etti, zahirde kötü bir olaydı, oysa Annesi onu doğduğunda suya bırakması da Zahirde kötü ama Batında iyydi, gemi meselesi de Batında iyi oldu. Özetle Hızır, Musa'yı adeta kendiyle yüzleştirmiş, onun yaşadıklarını bir benzerini o da ona göstermiş.

Eskilerin "Kuran iç içe 7 manadır" veya "Kuran Arapça değil Rapçadır" dedikleri kadar vardır. Meselenin içinde meseleler vardır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Ruhun tekamülü bedenleşme,
Bedenin tekamülü de doğalaşmadır!


Copyright 2008 - 2024 🇹🇷 @Felasife | Site haritası

Mal sahibi, Mülk sahibi, hani bunun ilk sahibi!

Creative Commons Atıf 4.0 Uluslararası Lisansı