Denenmemişliğin ardına bakmaca, düşünülmeyenin peşinden koşmaca !...
Arayış yollarında ruhunu kaybedip, sisler ülkesinde kaybolanı aramaca !...

TAHRİF meselesi.

Evvela bu konuda bahsedeceklerimin Ateist veya diğer dinlerden özgür olan arkadaşlarla doğrudan bir alakası olmadığını belirtmek isterim, konu 3 semavi din inananlarıyla ilgilidir.

Tahrif ne demek ona bakalım, anlam belli zaten ama Google'a "tahrif" diye aradığımızda karşımıza bu geliyor, Kelime de Arapça.
1. (yazıda) metin üzerinde kalem oynatma, aslını değiştirme.
2. (anlatımda) olayı, bilerek yanlış aktarma, değiştirme, bozma.
3. (metin) üzerinde kalemle oynanarak aslı değiştirilmek.
4. (olay) anlatılırken yanlış aktarılmak, bile bile değiştirilmek.
Şimdi de Kuranda arayalım, tahrif nerelerde var, Arapçası "yuharrifûne"
(yuharrifûnel kelime) يُحَرِّفُونَ الْكَلِمَ
4 ayet çıktı, ayetleri kısa kısa verdim tamamını isteyen kendi inceleyebilir, hepsinde diyanetin tercümeleridir, parantezleri de yoktur.
BAKARA-75: Allah'ın kelamını dinler, iyice anladıktan sonra, onu bile bile tahrif ederlerdi.
NİSÂ-46: Yahudilerden bir kısmı kelimeleri yerlerinden değiştirirler
MÂİDE-13: Kelimeleri yerlerinden kaydırarak değiştiriyorlar.
MÂİDE-41: Kelimelerin yerlerini bildikten sonra yerlerini değiştirir ve şöyle derler.
Tevrat ve İncil diye bir şey çıkmadı! ilginç değil mi? Çıka çıka "Kelime ve Kelam" çıktı.
Oysa Tahrif edilmiş denilen kitapların, Kuran da ayetleri var deniyordu, nerede peki onlar? niye çıkmadı? yoksa yok mu?

Tahrif olan meğerse "Kelime" imiş, "Kelime" de Türkçe de "Sözcük/Söz" olarak karşımıza çıkıyor. Kelam da çok farklı değil, "Söz/Söyleme biçimi/Söyleyiş" Yani bu da işitilen veya konuşulan bir şey oluyor en nihayetinde değiştirdikleri, tahrif olan şey "Kelime", o da esasında ağızları ile konuştukları bir şey, yani söylemler.
Bu yüzden "dillerini eğerek, bükerek" zaten dil/ağız ile ilgili vurgulardır. Oturup kitapların yazılarını değiştirmişler, dolayısıyla bu kitaplar değişmiş demek değil.
Örn.
Eğer Tevrat'ta YAZI değişmiş olsa, Kuran direk TEVRAT değişti derdi, onun yerine "kelimeleri yerlerinden değiştirirler" denir mi?
Bu deniyorsa değişen YAZI değil, SÖYLEM/SÖZ 'dür olay bu.

Bu da okuduklarından çıkardıkları ANLAM, ya da işittiklerinden çıkarttıkları ANLAM 'dır + bu da konuşmalarıdır, TAHRİF edilen şey bu.
KELİMELER adı üstünde kelimeler, bu da Tevrat değil, İncil değil!

Burada Tevrat ve İncil'in tamamına bir gönderme yok, gönderme okuyana ve dinleyenedir! yani İNSANA, tabi bundan HEPSİ böyle yapıyor anlamı da çıkmaz, iyiler de her zaman vardır, zaten var da deniyor Kuran da.
Ayrıca direk kitaplara gönderme olsaydı bilakis "Tevrat ve İncil" tahrif edildi diye, Kuran da bu açıktan da denirdi-ki böyle bir şey de yok.

Özetle Kuran, Tevrat ve İncil tahrif edilmiş DEMİYOR, (Burayı iyi anlayın) ya ne diyor, bazıları "kelimeleri" tahrif etmeye çalıştılar diyor, bunu da sözle yapmaya çalıştılar diyor ki bunun aksini diyenler-Kuranı okuduk deyipte-aslında Kuranı OKUMAYANLARIN yanlış bir çıkarımıdır.
Bir insan OKU 'duğunu anlamayınca, onu okumuş sayılmaz!
Birileri kelimeleri alıp kafalarına göre anlam verirse, bu "tahrif" demektir, DOĞRUDUR, Kuran'ın dediği de bu, ama Kuran, Tevrat ve İncil tahrif edilmiş demiyor ki... Bilakis nurdur, hidayettir diyor.
İyi anlayın!!...

Bir yaşıma daha girdim. :)

Kelimelerin tahrif olayı 3 kitap içinde geçerlidir, ayrıca Kuranı yanlış yorumlayan da onu tahrif etmiş olur. Tevrat ve İncil 'in Kuran da tahrif edildiğini iddia eden, buna iman eden, kendisi de kuranı (bilerek ya da bilmeyerek) tahrif etmiş olur!
Yani inkar ettiği şeye iman etmiş olur, ya da iman ettiği şeyi inkar etmiş olur. Bu derece tuhaftır bu tahrif meselesi.

Tasavvufi açıdan bu, yargıladığını yapmaktır, inandığına inanmamaktır, sevdiğini sevmemektir. vb.

BİLEREK ya da BİLMEDEN biri İMANA ters düşüyorsa, Nisa 136 ya göre İMAN düzeltmesi yapacak, yoksa mu'minlikte, iman da gitmiş oluyor.
Hatta ta baştan böyle bir iman ettiyse, gidende bir şey olmuyor, hiç yok ya da çok az varmış demek oluyor.

Ey iman edenler! Allah'a, Peygamberine, Peygamberine indirdiği kitaba ve daha önce indirdiği kitaba iman edin. (Nisa 136)

Bu 2. bir iman değil, imanı tazelemek değil, imanın üstüne bir iman hiç değil, ya nedir? imanını YENİLE isteğidir. Eski kusurlu, hatalı imanı terk edip, YENİDEN, YENİ, bir iman demektir.
Kuranın demediği bir şeye (bilerek ya da bilmeyerek) iman etmek ne demektir! hele de kitaplar meselesinde, iman gitmiş demektir bu.

Devam edelim...
2. et tevrâte: Tevrat
3. fî- hâ huden ve nûrun: içinde hidayet ve nur vardır

7. ve âteynâ-hu el incîle: ve ona İncil'i verdik
8. fî hi huden ve nûrun: onun içinde bir hidayet ve bir nur vardır
Maide (44/46)
Hidayet ve nur vardır diyor ki bu 2 kitapta hidayete erdirir deniyor, yani sadece Kuran değil, Tevrat ve İncil 'in de hidayet özelliği var deniyor !!...

Tahrif edilen bir kitap hidayet eder mi (?) içinde nur olur mu (?)

Onunla Yahudilere hüküm veren Nebiler, Kendilerini Rabb'e adamış kimseler, Allah'a karşı gelmekten sakınanlar, göz yaşı dökenler, Şahitler vs.ler de vardır diyor Kuran, zaten "Ehli Kitap" derken bile, ortada geçmişle bağını koparıp atmayan bir Kuran var.

Kuran geçmişine bağlı!

Lakin etraf söz birliği etmişsesine, Tevrat ve İncil tahrif edilmiş diyenlerden geçilmiyor. Bunların yaptığı Kuranın geçmişle BAĞINI kopartıp atmaktır. (çözümü de gene Nisa 136 dır)

Tahrif neye göre deniyor merak ediyorum, bu 2 kitabın orijinali mi gördüler? yoksa ortada gizli bir Kuran mı var?
Mesele nedir yani?
Kuranda ki delil ne?

Elde ki Kuran da bu mesele açık, mesela,
"Yanlarında, içinde Allah'ın hükmü bulunan Tevrat varken, nasıl oluyor da seni hakem yapıyorlar? ..."(Maide 43)

Maide 43 le başlayan ayetler serisinin gelmesi de ilginç tabi.
Bir Yahudi ileri geleni suç işliyor, cezasıda ölüm.
Uyanık Yahudi papazları da Muhammed'e gidelim, o da Allahın bir peygamberi olduğunu iddia ediyor, eğer dediği işimize gelirse ona uyarız diyorlar.
Yani ellerinde ki yasayı delmenin bir yolunu arıyorlar.
Yasa TEVRAT tabi ki.


Muhammed de geldiklerinde ayette başlıyor, yanlarında Tevrat olduğu halde sana mı geliyorlar !...
Açık ve net; Onlar Tevrat'larına uysunlar demektir bu !!...

Zaten devamın da Tevrat ve İncil 'in de bir nur ve hidayet olduğu uzunca bahsedilir ki tahrif edilmiş kitaplar olsa, böyle der mi Kuran!

Kuranın dediği şey bu noktada da çok açık ve net.
Yahudiler ve Hıristiyanlar, yani Ehli Kitap, kitaplarına Tevrat'a ve İncil'e uyacaklar, bitti...

Aksini kelam eden, Tevrat ve İncil tahrif edilmiş derken, farkında olmadan Kuranı da kendi tahrif etmiş olur ki kelimeler de ki anlamlar bozuklaşır!

Oysa Kuran gene aynı kalır, Tevrat ve İncil de aynı kalır, bozulan nedir peki? kelimelerin altında ki anlamlardır!

Burada ki Tahrif değiştirmekten ziyade, adeta anlam bozukluğu demektir.
Mesela, Tevrat bir kelime, bozuk değil ama (birilerince) altında ki anlam bozuklaşmış!
İncil de bir kelime, bu da bozuk değil ama (birilerince) altında ki anlam bozuklaşmış!
Kuran da bir kelime, bu da bozuk değil ama (birilerince) altında ki anlam bozuklaşmış!
İnananlar! isimleri duyar duymaz, bazıları bozuklaştı mı?
Bozuklaştıysa, bu aslında bozuk bir inanç dünyasının çıkarımıdır.

Bozulan ne Tevrat! ne İncil! ne Kuran!
Bozulan sadece hayali bir inanç algısı, hepsi bu!

Bunun sebebi ne peki?
Gayet açık!

İnsanın okuduğunu an-la-ma-ma-sı !!...

İlk emir ne, Oku!
Diğerlerinde de okumak önemli olsa gerek.

İyi Oku!
Güzel Oku!
Yavaş Oku!

40 kere Oku!
50 kere Oku!
100 kere Oku!

Ki okuduğunu iyi ANLA !...
İyi ÖZÜMSE, acele ETME !...
ACELE eden, ZARAR eder !..
Kararını EN sonra VER !...

Anla!
Oku! 'nun anlamıdır.
Anla!

BİN düşün! gel BİR daha düşün!
Sözü BİR söyle, onuda PİR söyle!
Söz ağızdan, BİR çıkmaya görsün!
BİR daha asla, oraya geri girmez!

Söz senden çıksa da, sözün sözdür.
Sözün seni bağlayacak, özün özdür.
Görmem diyemezsin, gözün gözdür.
Dumanın hep tütecek, közün közdür.
------ o -----

Sonuç itibariyle Tevrat, İncil, Kuran tahrif edilmiş demek, 3 semavi dinin, İNANANLARI arasın da ki saçma bir sürtüşmeden ötesi değildir.
Diğer kitapları pek bilmesem de, Kuran onların bozulmadığını söylüyorsa, peygamber daha hayattayken, onlar kitabına uysun diyorsa, Kuranda da bu varsa, Müslümanım diyen insan için olay bitmiştir zaten.
Böyle bir sonuçta, Kuranın hiç okun(a)madığı anlamına gelir ki ilginçtir. Tabi gürül gürül okunması bir şey değiştirmez ama bozuklaşma anlamları bir kere bozmaya görsün, bu farkı bile fark ettirmez insana.
Edememişler de zaten.

Neden "bozuklaşma" gibi garip bir kelime kullandığıma gelince, burada bozulmanın da ötesinde bir durum var ki bozulma bunu ifade etmeye yeterli gelmezdi, bu bozulmanın da bozulmasıdır!

Sevgiler

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Ruhun tekamülü bedenleşme,
Bedenin tekamülü de doğalaşmadır!


Copyright 2008 - 2024 🇹🇷 @Felasife | Site haritası

Mal sahibi, Mülk sahibi, hani bunun ilk sahibi!

Creative Commons Atıf 4.0 Uluslararası Lisansı