Denenmemişliğin ardına bakmaca, düşünülmeyenin peşinden koşmaca !...
Arayış yollarında ruhunu kaybedip, sisler ülkesinde kaybolanı aramaca !...

Aşkın 3 hâli 💙💚💜

Tek aşk: Karşı cinse veya eşya, hayvan, bitkiye göredir bu aşk, bunda "odaklanma" vardır. Odaklanmada Kalbin odaklanmasıdır, aklın devreden çıkmasıdır.

İki aşk: Karşı cins (Aşkın ilahileşmesi) ve Tanrıya olan aşk (İlahi aşk) bunlarda da odaklanma vardır ama Kalp başka şeye odaklıyken, beyinde başka şeye odaklanır.

Çok aşk: Çoğul, nötr, hayat veya doğaya olan aşk, bunda odaklanma yoktur, odak kalkar. Kalpte beyinde devre dışıdır, tamamen sezgisel, doğumsal bir çoşku, hayret vardır.

Tek Aşk:
Böyle bir aşkın ne demek olacağını Aşk Böyle Bir Şey yazımda değinmiştim, bu aşkta "odaklanma" yani aşıkın, aşık olduğundan başka bir şeyi görmeme durumu vardır.
Bu insan (Leylâlar Mecnûnlar) olabildiği gibi, eşya, hayvan, bitkiler bile olabilir, bunun sınırı yoktur.

Odaklanma etraf ile bağları kopartır.
Böyle Aşıkların gözleri kör, kulakları sağır, akılları da yitiktir.
Bu Aşkın makamı KALP 'tir.

İki Aşk:
Bu aşk türü peygamberlerde olur. Bu aşk çeşitinde SIR vardır. Bu aşk sır 'lanır ve insanlığın gözü önünde adeta yok edilir. Bu aşk ikilem ve çelişkidir, dinlerde bu ikilemi ört-bas etmek için biçilmiş kaftandır.
Bu olay eren/ermiş denenlerde de olabilir ama tabi böylesi de duyulmadı şimdiye kadar.
Peygamberlerde olanıda duyulmadı denirsede, duyulmaması onun olmadığı anlamına da gelmez.

🌹🌹

İki kör aşık!
İkiside aşkını kalbine gömebileceğini zannetmiş.
Oysa aşk gömülemez!
Kalbe ise hiç gömülemez!

Helede kaderi aşkların illaki yaşanması gerekir.

Aşkın ilahileşmesi ile İlahi aşk 'ın arasında kalmak, yani iki aşk arasında kalmak kabus gibidir.
Tek Aşk zaten bir kabus iken, bu aşk ikileşince, helede biri ile diğeri arasında seçim yapmak zorunda kalmak, bir insanın yaşayıp yaşayabileceği en büyük kabus olsa gerektir.
"Kalp ve Beyin" arasında gidip gelen aşktır bu.
Bu Aşkın makamı SIR 'dır. 

Çok Aşk:
Bu aşk çeşitinde isimler kalkar, isimlerin artık bir anlamı kalmaz, kalmadığı gibi insanî tüm değerlerin, örflerin, adetlerin, kuralların, öğretilerinde bir anlamı kalmaz. Her şey adeta yeni baştan bir değer alır.
Böyle birinde BEN denilen de kalmaz, kalmadığı için böyle birinin çocuğu, eşi, annesi babası gibi tüm akraba, ırkî bağları da olmaz.
Tüm çocuklar artık onun çocuğu gibidir, ayrım olmaz, ayrımlar biter.

İnsanın gördüğü her şey ayrı bir güzelliktedir. Çirkinlik kalkar. Güzellik denen şey, görünen şeylerde adeta bir birleriyle yarışır ki bu güzellik ilk başlarda büyük bir "şaşma ve hayret!" uyandırır. Fakat bir süre sonra bu hayret, yerini seyir ve hâzza bırakır.
Yalnız bu olay çok fazla süremez, sürerse kişi artık bilindik insan özelliklerini yitirir.

Bu aşk çeşitinde odaklanma yoktur, kalp beyin ilişkiside yoktur, ama onlarda düşükte olsa devrede sayılırlar, bu tamamen yeni doğmuş bir bebeğin çoşkusu, sâf sevgisi gibidir, bu "doğuştan" gelen bir şeydir. Doğum denen yeni bir başlangıcın, adeta doğana hediyesidir.
Bu hediye her doğan canlıda gözükür.

Zahiri doğumda insan ağlayarak doğar, batinî doğumda ise gülerek doğar.!

Aslında bunu (zahiri) her insan doğduğunda yaşamıştır (bebeklere bakınız) lakin sonradan unutmuştur, ve bir dahada doğmadığı için, bu meselenin unutulmuşluğu bile unutulmuştur. Sufizm de bu unutulmamıştır.
Ölmeden önce ölmek, doğmadan önce doğmak anlamına gelir ki doğum kendi içinde mucizeleriyle hayata merhaba der ki Sufiler bunu bilirler.

İnsanın bu hayata tüm bunca olumsuzluklarıyla birlikte AŞIK olabileceği, anca HAYRET! ile ifade edilebilir.

Yok böyle bir aşk!
Aşk böyle bir şey!
Bu Aşkın makamı HAYRET 'tir.
💙 💚 💜

Hayret!
Hayat bu kadar nasıl güzel olabilir?

Hayret!
Çirkin diye bir şey nasıl kalmayabilir?

Hayret!
Nerede Ben, akrabalar ve de başkaları?

Hayret!
Hayret ki ne hayret !...

💙 💚 💜

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Ruhun tekamülü bedenleşme,
Bedenin tekamülü de doğalaşmadır!


Copyright 2008 - 2024 🇹🇷 @Felasife | Site haritası

Mal sahibi, Mülk sahibi, hani bunun ilk sahibi!

Creative Commons Atıf 4.0 Uluslararası Lisansı