Denenmemişliğin ardına bakmaca, düşünülmeyenin peşinden koşmaca !...
Arayış yollarında ruhunu kaybedip, sisler ülkesinde kaybolanı aramaca !...

1 isim 2 kişilik

Hepimizin 1 ismi vardır, bazılarımızda bir kaç isim olsada, bu çoklu isimler gene de 1 isim sayılır, bir kaç isim yan yana geldiğinde ise, bu o kişiyi, bir kaç kişi yapmaz. Her zaman 1 isim, 1 kişi olarak tanımlanır.

Tabii yalancı dolancı kişiler, kendilerini farklı kişi olarak tanıtabilirler, lakin bu genede kendi içinde 1 kişi olmasını değiştirmez. Konumuz zaten kendi içimizde ki kişidir.
Bu olayın tek istisna tarafı vardır, o da akıl hastaları veya psikolojik sorunu olan kişilerde, 2. kişilik hatta çoklu kişilikler de ortaya çıkabilir, lakin bu da diğer kişilikler hatırlanmaz, o yüzden de "hukuk" önünde bu kişiler diğer kişiliklerinden sorumlu tutulmazlar.
Sonuçta herkes kendi içinde ki o 1 kişiyi bilir!
Şimdi kendi içimizde ki o 1 kişinin, 2 ayrı yönü vardır ki insanlar bunu her zaman 1 olarak görürler. Bunu hiç bir zaman 2 ayrı yön, 2 ayrı kişilik olarak ele almazlar. Oysa bu 2 yön, bir birinden tamamen farklıdır, ayrıdır. Sonuçta insanlar bu 2 ayrı yönü, 1 olarak görürler.

2 ayrı yönü ayırıp, bir inceleyelim bakalım.
Akıl --> düşünceler
Gönül --> hisler/duygular

Aklımız düşüncelerimiz ile anlam kazanırken, gönül dediğimiz yapıda duygularımız ve hislerimizle anlam kazanır, onlarla varolur.
Aklımızın var dediğine, gönlümüz yok der. Gönlümüzün var dediğine de aklımız yok der. Tam tersi de olabilir, bu ikisi açısından zıtlık çok kolaydır.

Bunlar tamamen bir birine zıt 2 kardeş gibi, sürekli kavga halindedirler. İkisinin de derdi hakimiyet sağlamaktır. Tabii bu kavga kişinin iç aleminde ki bir kavgadır. Haliyle kişi bazen Aklının, bazen de gönlünün hükmü altına girmiş görünür. Lakin gerçekte durum böyle değildir.

AKIL
Tamamen aklının hükmü altına girende, acıma, merhamet gibi, gönüle ait olan duygulardan, başkaları için pek eser kalmaz. Her şeyi mantık olur, evlenmesi, çalışması, sosyalliği, hayata bakışı ne varsa, mantık olur.
Tabii bencillikte tavan yapar böylesinde, duyguları da tamamen yok olmaz aslında, sadece kendine duygusal olur böylesi.

Kısacası böylesinde "aklı, gönlünü esir almıştır."

GÖNÜL
Tamamen gönlünün hükmü altına girende de, akıla dair emareler başkasına hiç uygulanmaz. Kendi içinde de önce, sonra, gibi zaman denen kavram bile yok'lanır böyle birinde, ne önceye aidiyet, ne de sonraya mesuliyet yoktur. Böylesinin ana ata bilinci bile olmayabilir, siler atar. Varsa yoksa kendisidir, şimdisidir.
Tamamen kendisi için vardır böylesi, kendi doğruları, kendi kuralları, bir şeyin yokluğu varlığı diye bir kavramın bile önemi yoktur. Böylesi yok dediyse o şeye, o artık kendince yoktur. Var dediyse de herhalükârda vardır.

Çünkü böylesi artık "düşünmez" düşünerek hareket etmez.
Duyguları, hisleri onu nasıl iyi hissettiriyorsa, bu kişi o rüzgarlarla savrulur gider. Böylesinde de bencillik tavan yapar, sadece kendine akıl ve düşünce sahibidir.

Kısacası böylesinde "gönlü, aklını esir almıştır."

DENGE
Akıl ve gönül arasında daima bir güç/hakimiyet savaşı vardır, hele de kişi burada ne yaptığını bilmiyorsa, pasif kalırsa, su yolunu bulacaktır ve kişi bunlardan birinin hakimiyeti altına girecektir, denge bozulacaktır.
Denge zaten doğuştan itibaren Gönül de olduğu için, denge doğuştan bozuktur, sonradan Akıl da devreye girdikçe bu denge sağlanmaya çalışılsada, olay ya akıl ya da gönül olarak bir tarafın galibiyeti ile biter ki insan bu ikisinden hangisi kazansa da aslında mağluptur, yeniktir.

İnsan dediğimiz şey, hükmedilmek için değil, hükmetmek için de evrilmiş bir canlıdır, bunu bitkilerden hayvanlara, oradan da insanlara kadar çizgide yaptığı işlerden görmek zor değildir. Bugünlere bile gelmesi, sadece hükmedildiği için, aynı zamanda hükmedebildiği için gelmiştir ki bu potansiyele insan her zaman sahiptir. Tabii hükmedilme potansiyeli de vardır.

Hükmetmekten kasıtsa başkaları değil, bilakis kişinin kendine olan hakimiyetinden bahsediyorum, kişi kendine de hükmedebilir. Kendini ne aklın "tam" hükmü altına sokar, ne de "tam" gönlünün hükmü altına sokar.
Yeter ki bunu istesin. İnsan bu ikisini de "kontrol" edebilendir.

Kimileri düşünceyi veya aklı insandan üst bir seviyede koyar, dolayısıyla insan aklına hükmedemez der, akıl en büyüktür ona göre.
Kimileri de duyguları insandan üst bir seviyede koyar, dolayısıyla insan hislerine hükmedemez der, gönül en büyüktür ona göre.

Böyle bir şey yoktur, böyle diyenler de zaten üstte dediğim, aklı veya gönlünün hükmü altında konuşan insanlardır.
Aklın hükmü altına giren için, akıldan daha büyük bir şey olmaması, anca onun TABU'sudur.
Gönlün hükmü altına giren için de, gönülden daha büyük bir şey olmaması, anca onun TABU'sudur.

SÛFİCE
Akıl ve gönül dediğimiz yapı, Sûfizm de Ruh ve Nefs olarak yer değiştirir, Ruh aklı, Nefs'te duyguları temsil eder. Bunlarda aynı şekil bir birleriyle savaştadır, insan denen memlekete, hükmetmek için var güçlerini kullanırlar. Sonuçta biri kazanır ve o hükmeder.

Bu işte ki olması gerekense, kişinin kazanmasıdır, olaya el koyup, ne ruhuna/aklına ne de nefsine/gönlüne dur deyip, onlara hayat hakkı tanımamasından geçer. Bunun adı terbiyedir, Sufi bu noktada sadece nefsini terbiye etmez, aynı zamanda ruhunuda terbiye eder/etmesi gerekir, olması gereken budur.

Bu ikisi terbiye edildikçe, Ruh ve Nefs arasından bir sıcaklık, bir ilişki oluşmaya başlar. Daha önce ikisi de bir birine itici gelirken, savaşıyorlarken, terbiyeden sonra çekici gelmeye başlarlar, barışırlar.

Çünkü ikisi de insana hükmedemeyeceğini anlar, artık ikisi de boyun eğer.

Hüküm sahibine boyun eğiştir bu!
Hüküm sahibi insandır, sonrasında birleşme kaçınılmazdır.

"İmdi, Ruh ile Nefs nikah eyledikçe, ikisinden bir cisim tevellüd eder" İbni Arabi

Bütün o terbiyelerin, sıkı yönetimlerin amacı Ruh ve Nefs'i birleşmesidir, akabindeyse de doğacak o çocuğun büyümesidir. Bu çocukta anne ve babasının özelliklerinin bir karışımıdır.

SONUÇ
1 isim 2 kişi olayı her zaman vardır, bir insana baktığınız da onun 2 kişi olması gerektiğini unutmamak gerekir, o her ne kadar 1 kişiyim dese de, böyle görünse de, ağzı iyi laf yapsa da, derinde ki diğer kişiliğini örtse de, bunu duyan da böyle olduğu için, insanlar kendilerini 1 kişi olarak görürler.

Bu bir yanılsamadır, yanlış anlaşılmadır. İnsanlar 1 isim 2 kişiliktir.

Akıl ve duygu, Kadın ve erkeğe eşittir, pozitif ve nagatiftir, 2 zıt bir biriyle birleşebilir, nötr oluşabilir, netekim hayatta da kadın ve erkek birleşirler, bu birleşmenin armağanı olarakta, çocukları da olur.

2 kişiliğin amacı da bu 2 yi birleştirmektir, birleştirme 1 olma anlamında değildir, aksine ikisinin de varlığı korunarak, bir araya gelmesidir.
İkisi de varlığını ortaya koysun ki 3. oluşsun.

Akıl tohumu atar, gönül onu büyütür, sonunda kalp bebeği doğar!

1 isim 3 kişilik !...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Ruhun tekamülü bedenleşme,
Bedenin tekamülü de doğalaşmadır!


Copyright 2008 - 2024 🇹🇷 @Felasife | Site haritası

Mal sahibi, Mülk sahibi, hani bunun ilk sahibi!

Creative Commons Atıf 4.0 Uluslararası Lisansı