Aşkın ne menem bir şey olduğunu, bir belediye otobüsünde(*), beni teyet geçtiğinde anladım.
Hz.Muhammed rüyamda evime gelipte, onu hal lisanıyla konuşmadan anlattığında anladım.
Aşkın sır olduğunu, üstününde dinlerle örtüldüğünü, Meleklerin bizi kıskandığında anladım.
(*) Daha gencim o zamanlar 30 'un da varım yoğum, evliyimde bir kızımda var, bir gün belediye otobüsüne binmiştim, otobüs fazla kalabalıkta değildi, ayakta bir kaç kişi vardı, biride bendim. Ortada tekli koltukların birinde 60 lı yaşlarda oturan siyahlar giyinmiş bir bayan dikkatimi çekti, inanamayacağım derece bir güzelliği varmış meğersem, sanki tüm kadınların güzelliği o kadının yüzünde toplanmıştı, zar zor bir iki kaçamak bakış attım ki, kadın çok fenaydı, resmen "ay gibi parlıyordu" şaştım kaldım, asla yüzüne direk bakamadım.
Bir insan nasıl bu kadar güzel olabilir filan diye düşünmeye çalışıyordum ama yüzünde ki çizgiler güzelliğine gölge düşürmediği gibi, aksine onu çok daha güzelleştirmişti ki yok kafam allak bullaktı.
Sonra kafam karışık halde indim otobüsten ama resmen vurgun yemiş gibiydim, kendime gelemedim epey süre. Böyle bir güzellik olamaz diye düşünürken, bir şey fark ettim.
Hiç göz göze gelmemiştik !!...
İyi ki gelmemişim...
Eğer gözgöze gelseydim bende daha ne akıl ne fikir, hiç bir şey kalmazdı, ona "şahit" oldum. Gözüm başka bir şey görmekte istemeyecekti, onada "şahit" oldum. Olay güzellikte filan değildi, büyü gibi bir şeydi bu yaşadığım, resmen ruhum çekiliyor gibi bir şeydi. Ben o bakışlara asla kayıtsız kalamayacağımı anladığımda, Aşk nasıl bir güçtür, nasıl bir büyüdür onun şahidiydim.
Eğer bir gün Filofobi (Aşk korkusu) diye bir şeyde duyarsanız, onun altında bahsettiğim gibi bir hikayede yatıyor olabilir.
İnsanlar aşk, aşk diyorlarda anlaşılan aşk onları yakıp yıkıp geçmemiş.
Özetle Aşk, o gün beni teyet geçti, o teyet geçmesi bile, beni sarstı geçti ki, işte "Aşk Böyle Bir Şey" dir derken, şiirler karalarken bile, altında böyle bir hikayede yatıyordu.
Yoksa ben kim aşk kim!
Dediğim gibi göz göze gelseydik, ben benden gittiğim gibi, hiç bir kural, kaide, yasa, töre, çoluk çocuk, eş dost, ana baba vs. de geri getiremezdi... Bu yazılanlarda yazılamazdı, zaten Aşk hikayelerini anca başkaları anlatır, Aşkın içinde olan bunu anlatamaz !...
Aşık olan, suçlu olur.
Suçlu olan, sessiz olur.
Sessiz olansa, sır olur.
Sır olanda, efsane olur.
Kem gözden saklanır O!
Şamanlıkta "Göz" dediğimiz şey aslı "Köz"dür. Köz'ünde yakıcı özelliği vardır ki yakar, yıkar, kurutur. Göz değmesi, yani ateş değmesidir. Nazar değmesinin aslı budur yani.
Ama kem gözler "kıskançların" gözleridir ki, esas sakınılması gereken, onlar olduğu için, bu aşklar sırlanmıştır.
Ay gibi parlayan bir yüzde ki bir çift volkan bakışın, yakamayacağı hiç bir Ruh olamaz!
Aşkın kurbanları oldu, her daim o suçun içindeler.
İrade onlardan alındı, kemiren yalnızlık içindeler.
Ahlak kuralları dardı, aşk sırrını örtmek içindiler.
Ruhların katili mi yok? Leylâ’nın gözleri içindeler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder