Denenmemişliğin ardına bakmaca, düşünülmeyenin peşinden koşmaca !...
Arayış yollarında ruhunu kaybedip, sisler ülkesinde kaybolanı aramaca !...

Batıni Ölüm

1
Herkes gibi bakarsan hayata, sende herkes gibi görürsün.
Herkes gibi bakmazsan, ancak o zaman hakikati görürsün.
Çünkü hakikat herkesin anladığı ve gördüğü gibi değildir.
Zaten öyle olmadığını, ölümün bilinemeyişiyle de görürsün.

2
Ölümü bilemediğin için, sende ölümden korkmaz mısın?
Düşüncesine tahammül etmez, uykunu kaçırmaz mısın?
Onu bir düşman gibi, düşüncene hiç yaklaştırmasanda.
Gün geçmez sana gelirde, fırtınaları kopartmaz mısın?

3
Ve artık paniklersin, sağdan soldan yardımlar dilersin.
Belki dualar eder, belkide doktorlar peşinden gidersin.
Belki bütün imkanını seferber edip, her tedbiri alırsın.
Belkide en steril ortamları seçip, viraneleri sevmezsin.

4
Sonuç ne olursa olsun, bütün bunlar ölümden kaçış değil mi?
Ölümden korkup, hayata daha dosthane sarılışlar değil mi?
Ama ne acıdır ki hayat en candan bağlananlara bile kalmadı.
Kralları bile toprağa gömdüler, esameleri unutuldu değil mi?

5
Elbette unutulacaklar, ölüm denilen hesaba katılmazsa.
Hayat denilen hayale, canu gönülden bağlanılıp kalınırsa.
Başkalarının izinden gitmek, olmazsa olmaz fazilet mi?
Ruha prangalar vurup, nefs atıda dört nala koşturulursa.

6
Nefs bu dünyayı çok sevdiği içindir, bırakmak istemez.
Kişiyi bir ele geçirdi mi, artık ölümü hiç mi hiç istemez.
Çünkü nefsin varlığı için, bedene zaruri ihtiyacı vardır.
Ruhla daima savaş eder, o esaretten kurtulsun istemez.

7
Bu savaş çoğunca birazcık, azındaysa çok şiddetli olur.
Çoğunda nefs galip gelir, azındaysa ruh muzaffer olur.
Kedi fare oyununda, fareden korkanın tarafı bellidir.
Farenin soğuk yüzü, kedinin sempatisinin önünde olur.

8
Dede bizi korkut misali, insan korkuya meyillidir.
Meftun oluncada gönlü kayar, akıl fikir gidicidir.
İmkansız aşkın, o güzel prensesine tutuluncada.
Hayallere kürekler çekilir, yalanlar da ninnisidir.

9
Nefs manevi bir güçtür, insanlarda o maneviyatı bilmezler.
Gözler zahiri aleme açıldı, maneviyatı o yüzden görmezler.
O dünya görülmediği içinde, nefs bir bilinmez olarak kalır.
Hal böyle oluncada, o bilinmezliğin gücünü keyifle kullanır.

10
Keyifle kullandığı içindir ki insanları peşinden koşturmadı mı?
Ufak bir sinyal gönderip, istekleri arzuları şahlandırmadı mı?
Bu muazzam gücünde bir sınırı vardır, onun ötesine geçemez.
Zannedilmesin ki o asla yenilmez, onun hükmü ölene kadardır.

11
İşte bu sınıra gelemeyenler, nefslerine mağlup olurlar.
Bu sınırı geçenler de nefslerinin kahramanları olurlar.
Doğrularda artık o kahramanların dillerinden dökülür.
Ölmeden önce ölenler, doğmadan önce doğanlar olurlar.

12
Bu kahramanlar nefslerine, batini ölümü tattırmışlardır.
Tesadüfen değil bu, bilakis bunu bilerek uygulamışlardır.
Şu halde ölüm iki türlüdür, biri zahiri diğeri de batinidir.
Zahiri ölüm gibi hali, nefslerinede aynen yaşatmışlardır.

13
Zahiri ölümde insanlar, kazayla, hastalıkla, eceliyle vs. ölürler.
Teferruatlar gereksiz, bu ölümü insanlar her yerde görürler.
Önemli olan bunlarda, ne istemek, ne gönül, ne de rıza vardır.
Zahiri ölümle insanlar, hem isteksiz hemde gönülsüz ölürler.

14
O yüzden zahiri ölümle insanları, hayattan zoraki koparırlar.
Borcu harcı varmış demeden, ruhunu da bedenden ayırırlar.
Dolayısıyla zahiri ölenin, bu dünyada ki işlevi o an da biter.
Yapmak istediği hayalleriniyse, kişinin elinden zoraki alırlar.

15
Sonuç olarak zahiren ölen, yapmak istediklerini artık yapamaz.
Yapmak istedikleri de hayalleridir,  uygulama fırsatı bulamaz.
Nasıl bulsun ki hareketsiz bir halde boylu boyunca yatıyorken.
Nasıl hayallerine ulaşsın ki ruh bedenden tamamen ayrılmışken.

16
Ruh beden ayrılınca, ölenin dünyevi hayalleri o an sona erer.
Onca eş dost, çoluk çocuk, mal mülk, bir anında eriyip gider.
Ve ölende anlar-ki anlarsa-dünya bir hayaller dünyasıymış.
Artık ne hayallere yetişir, ne de hayalleri ona yetişebilirler.

17
Zahiren ölenin sadece, dünya büyüttüğü BEN hayalleri ölür.
Yoksa ruhani anlamda ölümsüz olan, acaba nerede nasıl ölür.
Ölüm denilen olayda bir illüzyondur, yani bir kandırmacadır.
Ölümden korkmaya gerek yok, bilene sadece hayaller ölür.

18
Sizler dünyevi hayallerin ötesinde, birer ulvi varlıklarsınız.
O varlığada ruh derler, nefsaniyetle de sınırlanamazsınız.
O hayaller bittikçe, insanın da hakikati ortaya çıkacaktır.
Hayalleri nefsinizden, hakikati ruhunuzdan ayıramazsınız.

19
Eğer bedeni sorarsanız o görüntü, yani ruhun elbisesidir.
Bedenin elbisesi varsa, bedende aynen ruhun elbisesidir.
Dolayısıyla zahiri ölümle, bu elbise sadece çıkarılmış olur.
Nefs'te o bedende, tıpkı iç çamaşırları gibi mahrem olur.

20
Gelelim şimdi batini ölüme, ölmeden önceki ölüme.
Bir kişi batinen nasıl ölür, esrar dolu tuhaf ölüme.
Burada ki esrar, ancak gönülle istemekle çözülür.
Yoksa zahirdeki gibi zorla gidilmez, batini ölüme.

21
Sen ölümsüzsün, ölen yalnızca hayallerindir dedik.
Hayallerinin ötesinde, bir yapı olduğunu kastettik.
Bu da senin, hem zahiri hem batini olman demektir.
Sen bir düşüncesin, düşündükçe var olman demektir.

22
Varlığının tek delili düşüncelerindir, sen düşündükçe varsın.
Düşündüğünü yapmak yaptığını düşünmek, ikilemini yaşarsın.
Düşünceni sürekli aktif tutar, onu bir daha durduramazsın.
Düşünmemek gibi bir düşünceyiyse, düşüncenede sokmazsın.

23
Ne kadar düşünsende düşünmesende, olacak olan olur.
Hayatta istediklerin değil, sadece olacak olanlar olur.
Şunu bunu yapacağım diye, düşüncelere gerek var mı?
Düşünce insanı anca yorar, akibet hep olacak olan olur.

24
Zaten ne kadar tedbir alsanda, alınmış taktiri bozamazsın.
O taktire de kader derler, onu silip başkasını yazamazsın.
Şu halde taktir tedbiri bozar ama tedbir taktiri bozamaz.
Bu da kader sırrıdır, kaderinin dışında bir şey yaşamazsın.

25
Öyleyse geleceği düşünmeye gerek yok, ne şekil nasıl olacak diye.
Geçmişte kalmanın da hiç mi hiç anlamı yok, niye böyle oldu diye.
Geçmişte olacak olanlar oldu, gelecekteyse olacak olanlar olacak.
Kaderini yaşamaya bak, kaderinin dışındakiler ham-hayaldir diye.

26
İşte kader kanununu düşünerek hiç bir insan değiştirememiştir.
Ne ağlaması ne yalvarması, ne de başka şey fayda etmemiştir.
Çünkü yaratılış kanunu başlangıçta neyse, sonunda da öyle olur.
Bir insan düşündü dua etti diye, istediği ona asla verilmemiştir.

27
Verilenlerde ancak önce kadere yazıldığı için verilmiştir.
Yoksa o istedi diye, ona, o anda asla verilmişte değildir.
Şu halde tüm olanlar, taktirin vücutundan başka nedir?
Yani senaryo böyle yazılmış, roller ise taksim edilmiştir.

28
Şimdi denilir ki senaryo böyle yazıldıysa bizlerin kabahati ne?
Bunca kötülüklerin, haksızlıkların, vebali suçu acaba kimlere?
Veya bize kötü bir rol verildiyse, baştan suçlu nasıl olabiliriz?
Veya sonumuz baştan belirliyse, neden telaşlar çekmekteyiz?

29
Neden telaşlandığının cevabı, nefsin korkularından ileri gelir.
Başka bir açıdan, verilen rolün beğenilmemesinden ileri gelir.
Dolayısıyla fakirken zenginliği, zayıfken de kuvveti istersin.
İsteklerin hiç bitmez, biri bitmeden diğerleri peşinden gelir.

30
Oysaki sen sana verilen role, isyan etmeden uymak zorundasın.
O rolün senden başka oynayanı yok, hakkını vermek zorundasın.
Hayat senaryosunda roller basit görünse de, basit bir rol yok.
İşte bunu bizzat yaşayarak, kendi rolünü anlamak zorundasın.

31
Her birimize roller verildi, iyilikler yapmamız için.
Kötülük yapmaya ruhsat yok, ruhsat iyilikler için.
Dolayısıyla hayat rolleri bellidir ama içleri boştur.
İşte o boşlukları iyilikle güzellikle doldurmak için.

32
Ey dostum, şuanda durarak geçmişinin analizini yapsana.
Bebekliğinden bu anına olanları, hafızanda canlandırsana.
En önemli meselede ölümündür, nasıl ölmediğine baksana.
Koruduğun için mi? Korunduğun için mi? Ölmedin anlasana!

33
Elbette korunduğun için ölmedin, vakti saati gelmedi.
Yoksa kaç kez ölürdün, başından hiç mi kaza geçmedi.
Başından ne kadar kazalar geçse de o yazıyı silemedi.
Çünkü yaşamak kaderindi, onu mermiler dahi delemedi.

34
Sonuçta sen yazının dışında ki ölümlere meydan okursun.
Nefsin ölümden korktuğu için, biraz zor meydan okursun.
Sonrada her şey gibi, ölümüde bildiğini zannedip kaçarsın.
İşte bu biliyorum zannıyla, ölümden sende korkar olursun.

35
Dolayısıyla ruhun ve nefsin arasında, nefsini tercih edersin.
Ruhunla nefsinin korkuları arasında, hiç terettütte etmezsin.
Zira nefsini dinlediğin içindir ki hep ölümü geri plana itersin.
O yüzden ruhun sıkıntı çekerde, birde depresyonlara girersin.

36
Oysaki ruhunun korkuları nefsinin korkuları gibi değildir.
Ruh ölümden korkmadığı içindir ki o nefsin gibi değildir.
Nefsin gibi olmadığından, ruh ölümün ötelerinde dolaşır.
O oralardan mesaj yollarda, seni asla unutmuş değildir.

37
Kişi ile ruhu arasında, görünmeyen güçlü bir bağ vardır.
Bu bağla ruh, bağlı olduğuna daima sinyaller yollayandır.
Bu bazen bir ilham, bazen bir rüya, bazende bir sestir.
Hakikat ruhla alakalı, nefsin ölümüylede şahit olacaktır.

38
Nefsi ölümü; hayalde ki geçmiş gelecekten kurtulmakla olur.
Şu anda anın içinde, istek ve de arzulardan soyunmakla olur.
Dolayısıyla anda duranın ne isteği olur, ne de bir arzusu olur.
Ne ulaşılmaz hayaller, ne geçmiş, ne de geleceğe kaygı olur.

39
Zahiren ölen böyle olmaz mı? Duygusuz ve de düşüncesiz.
İstek ve arzulardan soyutlanıp, geçmiş ve de geleceksiz.
İşte zahiri ölümle batini ölüm, tam da burada ortaklaşır.
Her ikisinin de hayalleri bitmiş, bir iradeli, biri iradesiz.

40
Eğer anladıysan batini ölüm, kişinin kendi iradesiyle olur.
Zahire hiç dokunulmaz düşünce boyutunda bir ölüm olur.
Ve batinen ölen biride, zahiri bedeniyle gezip dolaşabilir.
Lakin hayal kurmadan, hatta şehvetten dâhi kesilmiş olur.

41
İşin en ilginç yanı, batinen öleni halk kesinlikle göremez.
Onlar zahire odaklandığı içindir ki batinen öleni bilemez.
Onlar bilmese de böyle ölenler vardır, ben ölüyüm demez.
İşte hayat böyledir, sırları vardır lakin pek ifşâ edilemez.

42
Başlıca nedeni şudur ki, sır açıldıkça basitlik muamelesi görür,
Basitliği gören biride, ister istemez hayallerini hakikat görür.
Çünkü insanların hayalinde ki hakikat, ulaşılamaz bir yerdedir.
Bundan gayrısını gördükçe, onlarla arasında uçurumlar görür.

43
İşte tüm kısır döngüler, tamda bu noktada oluşur.
Kişi burada onu kabullense, kendini inkarla buluşur.
Oysa insan kendini ret değil, ihya için yollara düştü.
İnandığını ispata çalışanda, bilmediğini inkar oluşur.

44
İyi bir olay, kötülüğe nasıl dönüverdi; Görmez misin?
Kendini ihyanın yoluda, inkardan geçer; Bilmez misin?
Ey gerçeği arayanlar, gerçek basitliğin arkasındadır.
Gerçekte bildiğin değil, bilmediğindir; Duymaz mısın?

45
Batini ölüm gönüllü ölmektir, hiç kimseye zoraki olunmadan.
Hakikati arayanlara ana yoldur bu, yan yollarda aranmadan.
Bu yola girenlerde, garip sezgilerini kullanarak girmişlerdir.
Sonra Sufi olunmaz anca doğulur, aşkla ölüme koşulmadan.

46
Zorla güzellik olmaz, zoraki ölümü beklemekte ki amaç nedir?
Her işimiz illa zorla mı olacaktır, gönüllü ölümde ki kayıp ne?
Yoksa ölmeyeceğine dair, insanların bir garantisi mi vardır?
Garanti kimsede yoksa, bir gün öleceğini mi bilmemektedir?

47
Öyleyse ölüme dost ol, düşman olma.
Ölüm bir illüzyondur, aldanmış olma.
Ölüm belkide kim bilir, bir dosttur.
Dostu bırakıp, düşmana dost olma.

48
Ölümün korkulduğu gibi olmadığını, bahsini defalarca ettik.
Toprağa giren siz değilsiniz, elbiseniz olduğu sözünü ettik.
Onun içindir ki elbiseye bakarak, hayallerinize aldanmayın.
Siz toprağa girmezsiniz, kendinizi sadece ceset sanmayın.

49
Kendiniz böyle görmedikçe, mantık duvarınız sarsılır.
Bu dâhi bir başarıdır, eğer ki bir parça anlamışsanız.
İnsan et ve kemikten oluşmadı, ot gibi de yaşamadı.
Et ve kemiği aştınızdaysa, ikinciye yaklaşmışsınızdır.

50
İkinci mantıkta odur ki; bir ruhsunuz yani ölümsüz.
Ölümsüz olan nasıl ölür, eğer ki o değilse ölümsüz.
Bütün korkular ve hayaller, bu mantıkla aşılabilir.
Yoksa ölümlü mantıkla heder olur güzelim ölümsüz.

51
Kim ölümsüz değil ki? Kadrini kıymetini bilirse.
Onun mayasında vardır, bütünü hakkıyla bilirse.
Söylemeye bile gerek yoktur, her şey insanadır.
Ölümsüzlükte böyledir, çalışarak olmaz, bilirse.

52
Bütün aranılanı ölümsüzlük kavramında cem ettik.
Aranan neyse, o arananı ölümsüzlükle ifade ettik.
Yoksa bilinen bir şey de, aranmayacağına görede.
Bilinmeyeni her şey, her şeyi de bir ile imâ ettik.

53
Ey gerçeği arayanlar, ömür gerçeği aramakla geçti değil mi?
Halen daha arıyorsunuz, o arayışlar bitmek bilmedi değil mi?
Buldum diye sevindiğiniz zamanlarda, belkide az olmadı hani.
Ama ne yaptınızsa olmadı, gerçeği asla bulamadınız değil mi?

54
Ve böyle giderse, arayarak bulunamayacağı da kendi ispatınız olur.
Bu ispattan sonra artık aramak, hem faydasız hemde beyhûde olur.
Çünkü aradığınız şey, bilincinizi öyle kaplar ki hiç bir boşluk kalmaz.
Aramanın kendi aranılan olunca, bulmanın kendi koca bir hayal olur.

55
Her ne olursa olsun, aradığınızın şeyin özü özeti kendinizdir.
Bir velinin "Allahı ararken kendimi buldum" sözündeki gibidir.
Hal böyle olunca, gerçek dışarıda arandıkça tabiki bulunmaz.
Gerçek içeride o kaybolmadı, aranması bakar körlük gibidir.

56
Kör olma gerçeğine; herkesin gittiği yol yol değildir.
Sağır olma iç sesine; her duyduğun hakikat değildir.
Aramak hoştur, lakin buna zamanla bağımlı olursun.
Tekrara düşmek aramaya alışmak, bulmak değildir.

57
Nefsiniz ölümü tattıkça, siz başka bir boyuta geçersiniz.
O boyuttan gizli hallerinizi, sanki tepeden seyredersiniz.
Bu aynı uzaya çıkıpta, dünyaya bakmak gibi bir şey olur.
Başka makamdan yeni makamını, film gibi seyredersiniz.

58
Başka bir makama geçmedikçe de, önceki makamınızı bilemezsiniz.
Evlenmeden bekarlığınızı, yaşlanmadan da gençliğinizi bilemezsiniz.
Öldüğünüz halde öldüğünüzü de bilemezken, bildiğiniz acaba nedir?
Tecelliler sonradan anlaşılırmış, neyi yaşadığınızı bile bilemezsiniz.

59
İnsanlık kötülükleriyle yüzleşmemek için, kendinden kaçmakta.
Nereye kadar kaçacaktır ki, ölüm kapıda yoklukta basamakta.
Nasıl olsa zahirde de ölüp, kötülüklerinizle de yüzleşeceksiniz.
Filhakika! Herkesten kaçabilirsiniz ama kendi kendinizden asla.

60
Şu var ki ben kötü değilim diye, bir mantıksızlığa düşmeyin.
Kötü olmayı yalancılık, hırsızlık, haksızlıklara endekslemeyin.
Bunlar zahirin kötülükleridir, kastettiğimizse bunlar değildir.
Kastımız manevi kötülüklere ki bunları asla yapmadık demeyin.

61
Manevi kötülükler öyle ilginçtir ki, herkes aynı yoldan gider.
Bilmediklerini çok iyi biliyor gibisine, bilgece hareket eder.
Oysaki biliyorum dedikleri bilgilerinde, biraz insaf etseler.
Bilmedikleri ortaya çıkardı ki, zaten akılda bunu emreder.

62
Biliyorum denilen bilgilerde, geçmiş bilgilerinin bir uzantısıdır.
Onlara tutunup onlar gibi düşünüp, onlar gibi olmak sevdasıdır.
Dahası herkesin idealinde, kendince üstün kişiler hep vardır.
Onların söylediklerini ezberleyip, onuda kendinden saymaktır.

63
Bu tür nakli bilgilere ne olursa olsun, takliti bilgiler denir.
Taklitini geçtik, kişi o bilgilerin doğruluğunu nereden bilir.
Kendi yaşamadığı bir gerçeği, kişi kendine nasıl mal eder.
Taklit edilenden daha mı üstün? Doğrusuna doğrudur der!

64
Takliti bilgiler vardır fakat bunlar, hakikatin nazarında gölgelerdir.
Geriye kalan bilgilerde vücut gibidir, ölmeden önce bilinmeyecektir.
Bu yüzden takliti bilgiye doğru olsa bile, ona yüzde yüz güvenilmez.
Güven hakiki bilgiyedir, bunu bilmeyenler kötülüklerini de bilemez.

65
Bu kötülüklerin ne olduğu detayına inmeyeceğiz.
Detayları size bırakarak, şu tavsiyeyi edeceğiz.
Biliyorum dediğiniz bilgileriyse, yeniden araştırın.
Bakalım sonuç ne çıkacak, cesaretinizi yitirmeyin.

66
Bu yolda cesaret öyle lazım olur ki, ne söylense az olur.
Ön yargılarınızı yıkmak için, Musa'nın elinde ki âsa olur.
Ve o âsayı attıkça, hayalinizde ki hayaller yutulur olur.
Siz yeter ki isteyin, cesaret taşar da sanki volkan olur.

67
Bir zamanlar nefsinizden korkarken, nefsiniz sizden korkar olur.
Ebediyen ölmeyeceğini bildiğinden, nefsin büyüleri bozulur olur.
Zira o sizi ölümle hep korkutup dururdu, yani oyalayıp dururdu.
Bu oyalanma cesaretle aşılınca, Ruhunuzda ona hükmetmiş olur.

68
Cesaret ruhunuzdan gelen, semavi bir yardımdır.(çölde yağmur gibi)
Tek sorun; Nefsinizi tanımaya adanmış olmanızdır ki ( bir ermiş gibi)
Binaenaleyh, korkaklık nefsinizle, cesarette ruhunuzla alakalıdır.
Yoksa sonuç alınmaz, kapınızı bu gerçeğe kapamışsanız.(egoist gibi)

69
Bu yollar özeleştiriye açılanların yoludur, onlar özlerini eleştirirler.
Özleride geçmişlerinde gizlidir, ta çocukluklarına kadarda inerler.
Ve temizliğe buradan başlayıp, yukarıya doğru cesaretle giderler.
Nihayete geldiklerindeyse, cesaretin en büyüğünün de gösterirler.

70
Bunun için kişinin yaptığı en büyük savaş, kendi nefsiyledir denmiş.
Başkalarına diklenmek veya onları eleştirmekse, cesaret değilmiş.
Meğer ki kişi kendi nefsine korkusuzca meydan okuya, yere çala.
Gayrısı korkaklıkmış, nefisini yenemeyenin ki cesarette değilmiş.

71
Buraya kadar yazılanları toparlayacak olursak, çıkan sonuç şudur.
Ölüm vardır, gerçektir ve o bizi nerede olursak olalım bulacaktır.
Öyleyse
 bizi bulmadan önce, biz onu batini ölümle bulursak eğer.
Ölümün hiçte sanıldığı gibi olmadığı, doğuş olduğu anlaşılacaktır.

72
Ölüm hayat açısından bir son, tekamül açısından başlangıçtır.
Gafletle süren yaşam, batini ölüm güneşiyle aydınlanacaktır.
Artık ölen kişi yeni bilgilere ilhamlara açık bir hâl alacaktır.
Hayatı yeniden okuyup, gayrı okuduklarını kenara koyacaktır.

73
Artık şiirsel de bitiyor, bu hayatta ki rolünüzü de bitmez sanmayın.
Filminizin galası ölüncedir, aktörürün çağrılanacağınıda unutmayın.
Kendi filminizi hem yazdınız, hem oynadınız, hemde yönettiniz mi !?
O galaya gönüllü gelmezseniz zoraki getirirler, hayallerde kalmayın.

74
Vaktaki ölmeden önce ölünüz denmiş, bunu kim bile kim tuta.
Hayal denizini geçip hakikat okyanusuna, kim vara kim ulaşa.
Dolayısıyla yapılmayacak şey olsa, ölümü kim yaza kim okuya.
Nefsle savaşta tabi ki fırtınalar kopacaktır, kim öle kim kala.

♥ ♥ ♥

2 yorum:

Ruhun tekamülü bedenleşme,
Bedenin tekamülü de doğalaşmadır!


Copyright 2008 - 2024 🇹🇷 @Felasife | Site haritası

Mal sahibi, Mülk sahibi, hani bunun ilk sahibi!

Creative Commons Atıf 4.0 Uluslararası Lisansı