Denenmemişliğin ardına bakmaca, düşünülmeyenin peşinden koşmaca !...
Arayış yollarında ruhunu kaybedip, sisler ülkesinde kaybolanı aramaca !...

Neden değişmiyorsun?

Bir süredir youtube de aydınlanma videolarına bakıyorum, yerlisinden yabancısına gerçekten her biride birer hitabet uzmanı, sorular soranlara bile anında ustalıkla cevapta veriyorlar.
Her birinin de etrafında binlerce insan, hûşû ilede dinliyorlar.
Hepsininde ortak noktası, bu hayat kötü, binlerce yıldır kan ve zulümle yoğrulmuş, buna bir son verilebilir, vermemiz gerekiyor, öyleyse İnsan neden değişmiyor, işte siz Tanrısınız, Tanrı yok, Altın çağ, hepinizde özgürsünüz, inançlar anlamsız, sizlere gerçeğinizi sunuyoruz vs. vs. vs. bir sürü süslü kelimeler, saatlerce süren konuşmalar.

Tamda bu noktada "Krishnamurti: Neden değişmiyorsun?" videosu var, bu abimiz dünyayı da dolaşmış, anlatmışta anlatmış, bir peygamberden, filozoftan daha fazla bilgiye donanıma da sahip, lakabı da "Dünya öğretmeni"

Neden değişmiyorsun?
Adeta dünyaya soruyor bu soruyu, cevabı merak ettiği için de değil elbet, sözde cevabı kendi biliyorya, soruyor işte.
Aslında bu abimiz kişisel özgürlükten de yanaymış, doğrudur, lakin yanayım demekle bunu uygulamak arasında FARK vardır her zaman.

Biz insanlar hayata ıngaa! dedikten sonra, büyüdükçe adeta çevremizi değiştirmek için bir telaş içine gireriz. Çünkü öğretiler bizi bu yönden kanalize ederler.
Niye değiştiririz, neden değiştirmek isteriz bunun çok bir cevabı da yoktur. Bir sürü gerekçeler sıralanabilir elbet ama genelde cevap çocuklukta yaşanan, tedavi edilmemiş acılar da gizlidir.
Babanızı kanserden kaybedersiniz, sizde kansere savaş açarsınız gibi. En basitinden Aspirin'in bile böyle bir hikayesi vardır.

İnsan, insanları neden değiştirmek ister?
Öncelikle bulunduğu ortamı BEĞENMEZ onu hatalı görür, bunun için de onun her türlü KÖTÜ yönlerine odaklanır, "Algıda seçicilik" dediğimiz şeylede, onu öyle bir didikler ki atık neye baksa, neyi görse o kötüdür.
Bu yetmez elbette, birde işin TARAFTAR tarafı vardır, yani yanına kendi gibi düşünenleri de toplamaya çalışır. Ya da kendi gibi düşünenlerin yanında olur.

Şimdi kötü dediği bu ortamda "Aydınlanmış kişi" bu ortamı neden kötüler?
Öyleya bu ortam, ona en mükemmel bir şeyi sunmuş ve o da aydınlanmış, bunun neyi kötü olabilir ki?

Dediğim gibi bunun cevabı geçmişte saklıdır, o zamanlar bir şeyleri değiştirmek isteği, arzusu, büyüdükçe bilgiyle aydınlanmayla başka bir boyuta çıkar. Ama temelde yatan o arzu değişmez, temel aynıdır. O baştaki çocuksu arzu hiç değişmemiştir.

O neydi?
Dünyayı değiştirmek!
İnsanları değiştirmek!

O yüzden bu duruma "Değiştirmenin aydınlanması" diyebiliriz. Böyle bir şekilde aydınlanmış kişinin bu durumu FARK etmesi imkansızdır. Çünkü aydınlanma dediğimiz şey öyle bir büyüdür ki sizin kendi hatanızı size göstermez. Aksine bu hatanızı ÇOK doğruymuş gibi hissettirir.

Bu durum, İlim denilen o deryadan bir kova su alarak, ben ilimde deryayım demeye benzer.

Sözün özü: Aydınlanmanın da aydınlanması gereklidir!
Sadece cahil birinin aydınlanması değildir mesele, aydınlanmış kişi tekrardan bir aydınlanma daha yaşamalıdır ki önceki aydınlanmanın ne demek olduğunu anlasın. Gördüğüm kadarıyla da böyle bir şey yok, olmamış.

İnsanlar kendilerini değiştirememiş ama başkalarından kendilerini değiştirmelerini istiyorlar !!!
Çok ilginç !...

Aydınlanmak, aydınlanmanın büyüsüne kapılmamak demektir. Bu büyüye kapılırsanız, aydınlanmışta sayılmazsınız.
Ya ne sayılırsınız; Değiştirmek arzusuna vites attırmış olursunuz!

Eğer içinizde DEĞİŞTİRMEK arzusu çığ gibi büyüyorsa, bu daha içinizi değiştiremediğiniz anlamına da gelir, bu zaten de öyledir, burada aslolan KİŞİNİN kendini değiştirmesidir.

Yani DÜNYAYI DEĞİŞTİRMEK ARZUSUNU DEĞİŞTİRMEKTİR !...

Mesele bu!
Dünya bu!
Gerçek bu!
Gerçek gördüğümüz şeydir, hayal edilen şey değildir!

İnsanlar binlerce yıldır da böyle, değişmiyor! değişmemiş!

Olan bu çünkü, kararlı ve stabil bir biçimde bu haliyle insanlık bu günlere gelmiş. Bu yanlış olsaydı insanlık zaten şimdiye kadar çoktan YOK olup giderdi... Bir hayale aldanıp bunu değiştirmek, anca hayaldir.
Değişmeyen bu insanları ısrarla değiştirmeye çalışmak, özgürlüğü anlamamak olduğu gibi, akıntıya da kürek çekmektir, küçük bir kürekle suyun akışı mı değişir?

İşte tasavvuf tamda bu noktada "Her şey merkezinde" der ve kimseyi değiştirmeye çalışmaz. Hayata müdahale de etmez. Zaten bu yönü çokta eleştirilir ama onun öğretisinin temeli de budur, kişi ANCA kendini değiştirebilir, o da insanları değiştirmek arzusunu değiştirmektir.
Kendini değiştiremeyen, başkalarını değiştirmek rüzgarlarında savrulur gider.

Zaten bu değiştirmek arzusunu değiştirmeyince, Sufi temizlenmişte sayılmaz, Aydınlanma denen şeyin tasavvufta ki karşılığı temizlenmedir, o da içsel de ki bu meseleyi temizlemektir.
Buna ayrıca daireyi tamamlamakta denir, kişi en başta ki haline geri döner, zira en sona geldikçe, bu artık en başa gelmiş demek olur. Yani daire tamamlanınca sona gelen başa gelmiş olur. Artık baş neresi son neresi o da belli değildir, buna BELİRSİZLİKTE denir.

Bir Sufi buna da uyum sağlamalıdır. Zaten bu noktaya geldiyse başka seçeneği de yoktur. SEÇENEKSİZLİKTEN başka bir yol gözükmez. Buna dair kitaplarda fazla bir bilgi geçmez, bu yaşadıkça, deneyimledikçe, içinde oldukça öğrenilen, hayatla PARALEL bir şeydir. Hayata karşı, ona rağmen onu değiştirmeye yönelik bir öğreti asla değildir.
Bu gerçekte gerçeğin de kendisidir Sufi için, çünkü hayat zaten böyledir.

Birilerinin hayal ettiği, kurguladığı, pembe panjurlu mutluluklar ülkesi değildir Sufi'nin gerçeği.
Bu hayatın NET ve YORUMSUZ bir şekilde görünen yönüdür Sufi'nin gerçeği.

Neden değişmiyorsun?
Çok ilginç bir soru gerçekten, bu aslında bir sorudan ziyade, bir durum tespitidir. Olanın tespitidir ve OLAN BUDUR.... Bu durumu tespit edenin bunu değiştirmeye çalışması da ayrıca ilginçtir. Zira insan neyi keşfettiyse, onu BEĞENMEYİP kötü görüp, değiştirmeye veya yok etmeye çalışması, mikrop, virüs, bakteri gibi şeyleri keşfedip, yok etmeye çalışması gibidir.

Olanı reddetmek, olmayanı kabullenmek !... Çok ilginç !...

Sevgiler

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Ruhun tekamülü bedenleşme,
Bedenin tekamülü de doğalaşmadır!


Copyright 2008 - 2024 🇹🇷 @Felasife | Site haritası

Mal sahibi, Mülk sahibi, hani bunun ilk sahibi!

Creative Commons Atıf 4.0 Uluslararası Lisansı