Denenmemişliğin ardına bakmaca, düşünülmeyenin peşinden koşmaca !...
Arayış yollarında ruhunu kaybedip, sisler ülkesinde kaybolanı aramaca !...

Evrim'in öteki yüzü - Ters mantık!

Evrim konusu zor bir konu ama bir o kadar zevkli bir konu, nihayetinde gözleme dayanıyor, aynı zamanda da bir çok alanları da olan bakir bir konu, sonuçta Bilim bile Evrimi teori olarak görmekte, bunu böyle değerlendirmektedir, görünen de budur, bunu bir türlü de sabitleyememiştir, acaba bunun altında bilmediğimiz sebepler mi vardır, bilinmez!
Bilinen üzerinde çok şey yazılabilir, çizilebilirdir.

Diğer yandan Evrim'in içini iyice boşaltılmıştır, Evrimden geriye kalan sadece İnsanın atası maymun veya maymunsu mudur tartışmalarıdır. Bu ise Evrime çok sığ bir bakış açısıdır.
Oysa Darwin bunu bu kadar dar bir açıdan ele almamış ki, onun ele aldığı yön, çok yönlüymüş.

Kitabının İLK ismi bile böyleymiş mesela.

Orijinal İng. ismi: "On the Origin of Species by Means of Natural Selection, or the Preservation of Favoured Races in the Struggle for Life"
Orijinal Trk. ismi: "Doğal Seçilim Yoluyla Türlerin Kökeni ya da Hayat Kavgasında Avantajlı Irkların Korunumu Üzerine"

24 Kasım 1859'da yayınlanan bu kitap, 1872'de "Türlerin Kökeni" olarak değiştirilmiş.
Kaynak: https://tr.wikipedia.org/wiki/Türlerin_Kökeni

Hasılı doğal seçilim Evrim'in içinde ki en önemli meselelerden birisi, belkide 1. sırada olanı ama bu mesele en çok göz ardı edilende bir mesele, türlerin kökeni ise, adeta türün kökeni olarak tekilleşmiş ki, o da malum üzre insandır.
Hasılı kitabın adı 3. kez adeta (düşüncelerde) değişmiş ve adeta "İnsan türünün kökeni" olarak insanlar tarafından algılanmaya başlamış. Nihayetinde böyle algıladığı içinde böyle de tartışılıyor olmuştur.
Fırtına da hep bu yönde kopmuştur. Bu da bir bardak suda koparılan fırtınadan ötesi değildir.

Evrim sadece İNSAN odaklı bir bakış açısı değil ki? Zaten meseleye insan olarak bakılıyorsa onca hayvanlar üzerinde niye gözlem yapılmış, bir iki tür üzerinde işlem yapılırdı o kadar. Teferruatlara gerekte yoktu.

DOĞAL SEÇİLMİŞLİK
Herneyse "Doğal seçilim" ya da güçlü olan ayakta kalır, Evrim'in içinde ki en acayip konudur. Bahsedeceğim şey Evrime inananlar için bile tabudur. Zira kölelik Evrim ile pek özdeşleştirilmez, hatta İnsanın kölelik sevdası onun kendi kazanımları sonucuna bağlanır ki, bu konuda yazılar bile vardır. Evrim ve kölelik, ahlakta olduğu gibi yan yana gelmez, ayrılır.
"Seçilim" dediğimiz kelimeyi de normalde kullanmayız bile, kavram bir kere oldukça soyuttur, kullanıldığı alan yoktur. Haliyle seçilim kelimesinden bir anlam çıkmaz.
Selection kelimesi seçim demek olabilir ama burada ki sözlükte seçim denmiş çoğunca, Türkçe'ye yanlışta çevrilmiş olabilir ama o da Seçilim gibi muğlak bir kelimedir.

Ama benzeri bir kelime var ki, o "Seçilmiş" tir, o çok şeyler söyler işte.

Şimdi burada biraz ters mantık kullanarak ilerleyeceğim. "Doğal seçilmişlik" diyeceğim meseleye. "Doğal seçilmiş" te olabilir tabi.
"Yapay seçilim/seçim/seçilmişlik" gibide bakılabilir ama zaten Bilim bunu uyguluyor artık, yapay olarak kendi seçiyor/seçebiliyor!
Teferruata gerek yok, hasta olanı makine zoraki yaşatmak, doğmayacak olanı doğurmak, ölecek olanı öldürmemek vs. vs. vs. Yapay seçilime örneklerdir.
Neticede "seçilmiş" kelimesi de çok somut değildir, ama insanlar bunu çokta kullanırlar, filmlerde, kitaplarda, öğretilerde geçer, çok özel bir kelimedir vs.

Doğal zaten adı üstünde doğal, kendi kendine, kendi halinde, yavaş, ağır aksak, zaman kaygısı olmadan, binlerce, milyonlarca yıl süren süreçler, öylesine olmuş gitmiş. Bunda insan elide yok tabi.

Seçilmişlik'e geri dönelim.

Seçilmiş ---> Efendi, ulu kişi, kutsal kişi vb.
Hasılı seçilmişlik efendilik/kutsallıkta yüklüyor kavrama, bunlarsız seçilmişlik olmaz.

Yani hayatta kalanlar kafadan efendi oluyorlar ister istemez. Neticede doğa onu seçmiş, yaşama hakkını vermiş, ayırmış vs.

Şimdi gelelim esas meseleye.
Bunun bilincine ermek nasıl olacak (?) tüm mesele burada (!)

Örn.
Hayvanlar seçilmiş olduğunu bilebilir mi?
Görünen o ki biliyorlar!

Bazı türler başka türleri yiyor mesela, bu bile seçilmişliğin sonucudur. "Af yok, acıma yok, merhamet yok" Hatta kendi türlerini bile yiyenler var. Eşini, yavrusunu bile yiyenler var. Buna hayvansal güdü deyip geçmek kolay, oysa sadece kendini düşünen, kendine endeksli bir düşüncenin sonucudur bu.
Bu güdünün iyi didiklenmesi gerekir.

Örn,
Çoğu Ataerkil türlerde dişilere tek bir erkek hakim oluyor, harem kuruyor, asla başka bir erkeğe de razı olmuyorlar, ölümüne dövüşüyorlar vs.
Ana erkillerde durum pek fark etmiyor, Lider, yani seçilmiş ne derse o oluyor.
Gerçi bu noktada Lider, seçilmişlerin de seçilmişi oluyor ki değmeyim keyfine, varolmanın dayanılmaz tutkusu seçilmişlerin seçilmişi olmak.
Bu bile efendilik yani seçilmişlik sonucudur.

Seçilmiş makamını da paylaşmaz!
Hayvanlar bunu çok çok iyi biliyor.

Yaşıyorsan seçilmişsin, lamı cimi yok!
Fakat bu işi daha ileri götürenler de var!

KÖLECİ HAYVANLAR : Polyergus rufascens
Ben bunların belgeselini de seyretmiştim, bu bir karınca türü, olaylarıda başka karınca türlerine saldırılar düzenleyip, kozalarını çalıp, çıkan bebekleri kendi hizmetlerinde kullanmaları ki kölesiz de yaşayamıyorlar asla.
Nam-ı diğer, köleci karıncalar!
Daha fazla detay için buraya bakabilirsiniz.

Bunun insanla ne alakası olabilir, nihayetinde bir karıncadır, Evrimsel açıdan bile insanla bağı yok denecek kadar azdır denirse, bazı Maymunlarda da kölelik olayı var!
Bu konuda fazla bir detay yok nette (hayvan köleliği, hayvanları köle gibi çalıştırmaktan, aşırı hayvan sevgisine onları sahiplenmeye kadar konuları insanların uyguladığı kölelik/kölecilik olarak işliyorlar, bu başka bir konu) bazı maymun türleri, köpek yavrularını kaçırıp evcil hayvan gibi besleyip, kendi güvenlik ve hizmetlerinde kullanıyorlar ki bunlarda köleci maymunlar!
Bu olay kim milyoner olmak isterde de soru olarakta çıkmıştı.

Bazı yerlerde bu olayı haber yapmışlar mesela, maymun köpek yavrusunu sahiplendi, ona bakıyor, besliyor vs. diye, oysa temelde meseleyi anlamadıkları için öyle söylüyorlar. O maymun onu kendi hizmetinde kullanmak için yetiştiriyor ki amaç onu kendine köle/hizmetçi yapmak.


EVRİM' İN KARANLIK YÜZÜ!
Bu kölelik olayı Evrim'in Ay misali ayın karanlık yüzüdür, "Doğal seçilim" denen şey, temelinde kölelik denen yapıya da sahiptir. Geçmişte İnsanlar bunu kafalarından icatta etmemişler, görünen odur. Genlerinde olan "Seçilmişlik" yüzünden bu yola meyil etmişlerdir. Aslında elanda meylederler. Zaten EFENDİ/KÖLE olayının diğer yönü ÂSALET dediğimiz, insanların veya bazı IRKLARIN kendini Âsil ilan etmesiyle de alakalıdır.
Kölelik ismi de anca 1800 lerden itibaren Dünyada kaldırılmaya da başlandı ki köleliğin kötü görülmesi İnsanlık için YENİ bir konudur.

Tabi bu ismen kaldırmadır, cismen olay genede devam etmektedir, İŞÇİ/PATRON olayı köleliğin YENİ süslü adıdır. Başka dalları da vardır meselenin ve KÖLELİK yoluna dahada gelişmiş olarak TAM GAZ devam etmektedir.
Gücü elinde bulunduran, paraya hükmeden, kendini ister-istemez SEÇİLMİŞ olarak görecektir.
Görmemesinin imkanı yok!
Bu genlere sahip o!
Hem güç elinde olacak, hemde güçsüzlük yani acizlik aynı kefeye girmeyeceğine göre,her zaman SEÇİLMİŞLİK Gücün ikiz kardeşi olacaktır.


SEÇİLMİŞLİĞİN FARKI!
Doğal seçim/seçilim/seçilmişlik yani Güçlü olanın ayakta kalması meselesinin tek alternatifi vardır. O da acizlik/güçsüzlüktür, onuda anca saygı/sevgi pekiştirir.

Elinde imkan varken, kendini seçilmiş görmemek, herkesi seçilmiş görmekle eşdeğerdir.
Seçilmiş demek sadece BEN 'i seçmek/kutsamak demek değildir ki?
Mesele oradadır.
Köleliğin, hayvanlıktan İnsanlığa taşınması meselenin hiç anlaşılmadığını gösterir.

Yaşamayı hak eden herkes/her şey SEÇİLMİŞTİR.
Kutsallıksa görünen, bu vücut bulan HER ŞEYDİR.

İşte bu noktada İNSAN Faktörü Evrime rağmen devreye girmelidir, Evrim beni böyle etmiş demek, Evrim, zaten anlamamak demektir, dememek ise o da aynıdır. Evrim adı üstünde Evrilmekse, İnsan kölelik denen anlayıştan zihnini, beynini, genlerini boşaltmalıdır ki kamil/olgun insan olsun.

Tabi Evrimin hayvanlardan insana geçme meselesi, bilindik bir mesele değildir, lakin genede bu gerçeği bilen için meselenin de kalbidir.

İnsanlığın yükselmesi safralardan/yüklerden/kirlerinden kurtulmasıyla mümkündür, bu da anca aslını tanımakla, onu unutmadan mümkün olacaktır. Aslını unutan sonrasını da unutur ve kendini hep insan olarak görür ki bu zaten bir yanılgıdır.
İnsanın hayvan olmadan direk insan olma bilinci, onu yanılgılara iter, netekimde öyle de olmaktadır.

İnsanın geçmişe bakabilme gücü de vardır.
Rüzgarda savrulan zavallı bir yaprakta değildir, mücadele de edebilir. Zaten bugünlere gelmesi de bu mücadelenin bir sonucudur.

Sufiler de bu güce odaklıdır mesela, geçmişleri yakalarını bırakmaz, ama genede onu tamamen kaldırıp çöpe atmazlar/atamazlar. Lakin herkesin yaptığı gibi gücün peşinde koşmayı değil, o gücü seyretmeyi keşfetmeyi seçerler. Nihayetinde hayat bir kitaptır, hiç bir satırı da boşa değildir.
Kötü denen şeylerin bile anlamı/önemi vardır.

Bu kitabın sonucudur ki (seçilmişliğe rağmen) acizlik/güçsüzlük, saygı/sevgi her daim işlenir.
Çünkü Gücü anlamak, anca o gücün dışına çıkmakla mümkündür. Şeyler içindeyken belli olmazlar. Gücün dışına çıkarsan onun TAM boyutunu görürsün. Bu yüzden de seçilmişlik bilinci bir kenara atılır.

Güç anlaşılmak mı isteniyor?
Güçsüz olmak gerekir.

Hayat anlaşılmak mı isteniyor?
Ölmeden önce ölmek gerekir.


EVRİM, EVRİLE EVRİLE, EVRİLİP YOLA DEVAM EDİYOR...
Bir kaç yüzyıl sonra bu işin sonu nereye varır bilinmez ama benim şimdiden anladığım Doğal seçilim beni de seçmiş mi seçmiş!
Madem öyleyse seçim hakkımı sadece kendimi seçmekten yana değil, her şeyi seçmekten yana kullanıyorum. Zira sadece ben de seçilmemişim!
Bunu ÇOK İYİ ANLADIM.

Ya ne olmuş?
Yaşayan yaşamayan gördüğüm göremediğim her şey seçilmiş.

Buna Tanrı demekte, Evrim demekte hiç bir şeyi değiştirmiyor benim için, ha Tanrı seçmiş, ha Evrim seçmiş hiç bir fark yok arada, seçilmiş mi seçilmiş! olayım bitmiştir.
Çünkü yaşayan/yaşamayan herşey nihayetinde seçilmişse, benim sadece ve sadece kendimi düşünmem de BENCİLLİK olur ki, İnsan denen canlıya bu HİÇ yakışmaz.
Bildiğim budur.

- - - - - 0 - - - - -

HAYRET !...

Her şeyi seçilmiş görebiliyor muyum?
Buna hayran kalabiliyor muyum?
Hayrette durabiliyor muyum?

İşte olay budur!

Seçilmiş ol!
Seçilmişleri gör!
Seçilmişlerle yaşa!

Hayret et!
Hayran ol!
Hayat bul!

Doğal seçim!
Doğal seçilim!
Doğal seçilmişlik!

Ne kadar özge!
Ne kadar içre!
O kadar yalın!

Su gibi berrak!
Su gibi renksiz!
Su gibi akışkan!

Suyun rengi yok!
Kabın rengi var!

Tüm sular akarlar birikirler.
Denizler göller oluştururlar.
Semboliği de BİLGİ demektir.

Seçilmişsen bilgilisindir.
Bilgiliysen seçilmişindir.
Kirlerinden kurtul gitsin.

İnsan karada ki tek tüysüz canlıdır.
Terledikçe terle toksinlerinden arın.
Boşa mı tüysüz oldun? Ey tüysüz insan!

Tüysüzlüğün farkın!
Farkın da tüysüzlük!
Bunu hebâ etmesen!

Sende seçildin, bunun hakkını ver!
Tüylü maymunun adetlerini terk et!
Terkide terk et! o çıksın meydana!

O kim mi?
Tabiki İNSAN!
Aranıp duran O!

DOĞA İNSANI ARIYOR!
TANRI HALİFE ARIYOR!
İNSAN ÖZÜNÜ ARIYOR!

Bir yanlışlık yok mu bu işte?

İnsan yanlış yerde mi duruyor!
Hangi hayalin peşinde koşuyor!

Aramanın tek çaresi durmaktır!
Durunca arama bitmiş demektir!
Öyleyse aramayan kendini bulur!

Bul artık kendini İNSAN!
Bul ki bitsin bu arayışlar!
Kurtar Doğayı & Tanrıyı!

Tabiki kendini ve diğer her şeyi!
Olay senle başladı, senlede biter!
Tüm kilitler gizemler sana bakıyor!

Peki sen neye bakıyorsun!
Baktığını görüyor musun?
Gör ki bul, bul ki gör!

Bakacağın adres ise belli!
Maziye bak, geleceği unut!
Tüm sırlar geçmişte saklı!

Senin hikayen başkalarında.
Başkalarıda senin hikayende.
Anlıyor musun? başkaları yok!

Başkaları hiç olmadılar ki!
Sadece seçilmişler vardı!
Sende seçildin, anlasana!

Seçilmişlik bütündür, tam'dır!
Parçalanmış şey tam değildir!
Özel de değil, basitte değil!

Seçilmişliği farket, farkını seç!
İnsan farklıdır, fark farksızdır!
Farksızlığı fark edince, olursun!

Bilmek!
Bulmak!
Olmak!

Bulduğun şeyi bil!
Bildiğin şeyide ol!
Ona sahipsen o ol!

Topraktan mı geldin!
Toprağa mı gidersin!
Öyleyse Topraktan ol!

Toprağın altına da üstüne de bak!
Zira Toprak bir şeyleri saklıyor!
Bir şeyleri de aşikâr gösteriyor!

Doğanın dili de yok!
O bize konuşmuyor!
Ama bize gösteriyor!

Bak!
Gör!
Gözle!

Gözlem!
Notlar!
Ve final!

Gördüğün doğrudur!
Doğruları görürsün!
Görülenler yalındır!

Gördüğüne iyice bak!
Düşündüğünü görme!
Anca görüleni düşün!

Makam-ı hayret!
Makam-ı seyirdir!
Hayret seyredilir!


Hayran ol! 

Hayret et!
Anı seyret!


- - - - - 0 - - - - -

Hayran Olan Anlar Bizi

Zât-ı Hakk’da mahrem-i irfân olan anlar bizi,
İlm-i sırda bahr-ı bî-pâyân olan anlar bizi.
 Zât-ı Hakk’da irfân mahremi olan anlar bizi,
 İlm-i sırda sonsuz derya olan anlar bizi.

Bu fenâ gülzârına bülbül olanlar anlamaz,
Vech-i bâkî hüsnüne hayrân olan anlar bizi.
 Bu fenâ gülzârına bülbül olanlar anlamaz,
 Vech-i bâkî hüsnüne hayrân olan anlar bizi.

Dünyâ vü ukbâyı ta’mir eylemekten geçmişiz,
Her taraftan yıkılıp vîrân olan anlar bizi.
 Dünyâ ve ahireti tamir eylemekten vaz geçmişiz,
 Her taraftan yıkılıp harab olan anlar bizi.

Biz şol abdalız bıraktık eğnimizden şâlımız,
Varlığından soyunup üryân olan anlar bizi.
 Biz şu abdalız ki yakamızdan bıraktık şâlımız,
 Varlığından soyunup çıplak olan anlar bizi.

Kahr u lûtfü şey’i vâhid bilmeyen çekti azab,
Ol azabdan kurtulup sultân olan anlar bizi.
 Kahr ve lûtfü tek şey bilmeyen çekti azab,
 Ol azabdan kurtulup sultân olan anlar bizi.

Zâhidâ ayık dururken anlamazsın sen bizi,
Cür’ayı sâfî içüp mestân olan anlar bizi.
 Ey Zâhid ayık dururken anlamazsın sen bizi,
 Sâfî bir yudum içip sarhoş olan anlar bizi.

Ârifin her bir sözünü duymaya insân gerek,
Bu cihânda sanmanız hayvân olan anlar bizi.
 Ârifin her bir sözünü duymaya insân gerek,
 Bu cihânda sanmayın hayvân olan anlar bizi.

Ey Niyâzî katremiz deryâya saldık biz bugün,
Katre nice anlasın ummân olan anlar bizi.
 Ey Niyâzî katremiz deryâya saldık biz bugün,
 Katre nice anlasın derya olan anlar bizi.

Halkı koyup lâ mekân ilinde menzil tutalı,
Mısrıyâ şol canlara canân olan anlar bizi.
 Halkı koyup mekânsızlık yurdunda durak tutalı,
 Ey Mısrı şol canlara canân olan anlar bizi.

Mısrî Niyâzî Dîvânı Şerhi sy.88
Sadeleştirme: İ.H Altuntaş

- - - - - 0 - - - - -

Âyinen Olsam Hayran Edersin

Gencinen olsam vîrân edersin.
Âyînen olsam hayrân edersin.
 Gömülü hazinen olsam beni kırıp dökersin.
 Aynan olsam, bana bakar kendini beğenirsin.

Tîr-i nigehden dâğ-ı derûna.
Baksan ne işler seyrân edersin.
 Bakışlarının oku benim içimdeki yanığa değseydi eğer.
 Sen daha neler görürdün kim bilir?

Sâkî kerâmet sende ya bende.
Bahri habâba mihmân edersin.
 Ey bana içki ikram eden, mucize ya sendedir ya bendedir.
 Sen denizi damlalara sığdırıyorsun.

Nezzâre-i germ etdikçe ey çeşm.
Âteşle âbı yek-sân edersin.
 Ey göz, ateş gibi bakışınla.
 Ateşi suya dönüştürüyorsun.

Ey huşk zâhid dem urma meyden
Dest-i duâyı mercân edersin.
 Ey bu dünyadan el ayak çeken kişi, içki içmekten konuşma.
 Severek okunan duayı incik boncuğa çeviriyorsun.

Zâhid o meh-veş bir nûrdur kim.
Büttür demezsin îmân edersin.
 Ey kendini dine adayan adam, o ay yüzlü öyle bir nur ki,
 Put demez ona iman edersin.

Mâdâm uçarsın gözlerde ammâ.
Rûyun perî-veş pinhân edersin.
 Durmadan gözlerin içinde uçarsın ama,
 Peri gibi yüzünü gizlersin.

Tabl-ı tehîden gümdür suhanler.
Bî-hûde Gaalib efgaan edersin.
 Ey Galib, boşuna bağırıp çağırırsın.
 İçi boş davulun sesi yüzünden boşa gidiyor güzel seslerin.

Etvâr-ı çerhe uy mevlevî ol.
Seyrân edersin devrân edersin.
 Kaderin çarkına uy bir Mevlevi ol.
 Hem dönersin, hem dünyayı seyredersin.

Gazel: Şeyh Galip
Sadeleştirme: Vehbi Taşar

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Ruhun tekamülü bedenleşme,
Bedenin tekamülü de doğalaşmadır!


Copyright 2008 - 2024 🇹🇷 @Felasife | Site haritası

Mal sahibi, Mülk sahibi, hani bunun ilk sahibi!

Creative Commons Atıf 4.0 Uluslararası Lisansı