Denenmemişliğin ardına bakmaca, düşünülmeyenin peşinden koşmaca !...
Arayış yollarında ruhunu kaybedip, sisler ülkesinde kaybolanı aramaca !...

Sufizm de bilerek iman/inkar!

Diğer öğretileri bilmem ama "Bilerek İman/İnkar" olayının Sufizm de tabanı vardır. O ne demek denirsede, aşağıda geçecektir. O yüzden bahsedeceğim olayın, klasik anlamda kitaplarda geçtiği şekilde iman ve inkar denenle pek alakası yoktur. Bu daha başka bir şeydir.
"Varlığın yok olması mümkün değildir ve yokluğun da var olması mümkün olamaz, ikisi de birbirinden vazgeçemez. Özel bir imkânla var olması imkânsız olan mutlak varlığın başka bir varlıktan oluşunu kazanması gerekir. Böylece de kendi varlığında yokluk olur ve varlığından kati nazar edilir. Zatına dayanarak yoklukla vasıflandırılabilir ve yukarı da geçtiği gibi bu imkânsızdır. Keza aynı şekilde başka sayılan varlığın da mevcudiyeti imkânsızdır. Zira tahakkuk olmadan önce varlığın tahakkuk etmesi gerekir. Buradaki amaç, mutlak varlıktadır ve bu da imkânsızdır. Mutlak yokluk diye bir şey yoktur. Mutlak varlığın var olması gereği tespit edildi. Bütün varlıklar onda var olur. O da yüce Allah'tır. Yine bütün varlıklar onun görünüşüdür ve görünen odur. Ayrıca görünüş de ondadır."
Şeyh Bedreddin
Bedreddin baba kabiliyetini konuşturmuş ve üst seviye bir anlatım yapmış. AmmaVeLakin her zaman dahası vardır. Bu kadar kesin konuşuyorsanız birisi çıkar, bu kesinliği iptal eder.
Düşüncede sınır yoktur ki.

Düşünce Allah ile sınırlanırsa, var/yok denirse ve düşüncede de oraya gelinirse, artık düşünce biter, ötesi olmaz. Çünkü kişi artık hayalinin sınırına gelmiştir ve daha ötesine geçemez.
Bedreddin ustada aynen öyle olmuş, kendi doğrularına TESLİM olmuş ve hayalinin ötesine geçememiş.

Bundan ötesini böyle bir düşünce, düşünemez!

Şimdi sözlerinden gidelim.
"Varlığın yok olması mümkün değildir ve yokluğun da var olması mümkün olamaz, ikisi de birbirinden vazgeçemez."

Çok güzel var yok olmaz, yokta var olmaz, zira bu ikisi bir birinden vazgeçemez!

Vazgeçemez ne demektir! olmaz ne demektir!
Bu bir dayatmadır, sınırdır, aklın son noktasıdır, bundan ötesi yok demektir. Yani düşünce bitti demektir.
İnsan her türlü şeyden, imkansızlıktan, olanaksızlıktan, mümkünsüzlükten çıkabilir!
İnsan, bunu için insandır.
Dolayısıyla "vazgeçemez" denen her şeyden bile vaz geçebilir.
Alternatif bir yol, çıkar bir yol her zaman bulabilir.

Bu donanıma sahiptir.

Akıl denen şey ne için vardır?
Kırmızıda dur, yeşilde geç, kurallara uy, doğruları yap, yanlışları yapma vs. bilindik şeyleri yap, sadece bunun için midir? Bunu bir robotta yapabilir! Bu hiç zor bir şey değil ki?

Mevzu din ile ilgili olunca,
Şeytan,
Tanrıyı gördüğü konuştuğu halde, emrini dinlemiyor! Emri dinlememesi demek, Tanrıyı dinlememesi demektir ki, onu inkar etmiş oluyor.
Bunun adı, BİLEREK İNKARDIR.
Yani "var'ı yok ediyor"

İsa,
Babası olmadığı halde, o Tanrıyı BABA biliyor, BABAM diyor. Oysa İsa'nın bir babası yok'tu, hiçte olmadı.
Bunun adı, BİLEREK İMANDIR.
Yani, "yok'u var ediyor"

Olaya bakın; Var yok oldu, yok var oldu.
Şeyler bir birlerinden vazgeçemez olabilirler, ama İNSAN şeylerden vazgeçebilir! İnsanın deli tarafı vardır, sezgileri vardır, hatta canı istemez, sırf inat olsun veya macera olsun diyede vazgeçebilir.
İnsan ile robotun farkıdır bu!
İnsan duygularıyla, robot komutlarla hareket eder.

Robot neye programlandıysa ona uyar. Ondan beklenen budur.
İnsan neye programlandıysa ona uyar, \ ya da uymaz. Ondan her şey beklenir.

Farktır bu!
---

Normalde kitaplarda ki iman ve inkarda bilerek veya bilmeyerek diye bir özellikte aranmaz. İman imandır, inkarda inkardır. Bunun teferruatına bile girilmez,
Lakin bu BİLEREK İMAN/İNKAR olayı Sufizm de teferruatıyla vardır. Neticede bu Sufizmde ki "Terki de terk et!" 'e tekabül eder.
Terketmek zamanı geldiği için terk etmek, doğru veya yanlış olduğu için değil, sevdiği veya nefret ettiği içinde değil, öyle olması gerektiği için terk!
Meyvenin dalından düşüp, geri gelmemesi gibi.
Solmuş yaprakların, rüzgarla savruluşları gibi.
Ruhun bedenden çıkıp, öylece uzaklaşması gibi.
Her vefasızın,  tüm yaşananları sildiği gibi;
  (Terk!)

Bu açıdan "Bilerek İman/İnkar" aslında aynı şeydir, yani "NÖTR" dür.
Ha var'ı yok etmişsin, ha yok'u var etmişsin, aynıdır.

Şimdi,
Bedreddin abimiz "Bilerek İman/İnkar" meselesini, yani NÖTR bilme meselesini bilmediği için, (paragraftan çıkan anlam bu) böyle şeyler demiş, düşüncesini sınırlamış. Oysa düşüncenin sınırı yok.
Sınır demek, korkular demek, tabular demek, doğrular/yanlışlar bu demek, bundan da ötesine geçme demek, yani öteleri düşünme demek!
Artık düşünce bitti demek !...
Daha önce TEKRAR ettiğini, yine tekrar et demek.
Tekrar.
Aynı şeyi tekrar.
Sonsuza kadar olsada tekrar.

Neticede düşünce bitti!
Ötesi yok!

İşte bu bazıları için, düşün demek!
Esas Düşünme yeni başlıyor demek!
Bilinmeyene ayak basmak demek!

NÖTR DÜŞÜNCE !...

Doğruların bittiği yerde, yanlışların harmanlanmasıyla oluşan, mistik bir karışım da denilebilir buna.

Yüklü (doğru/yanlış) anlamlar, yüksüz (değiş/tokuş) olurlar.
Nötrlenirler.
Bu en büyük yasakmış!
Kim takar!

En büyük günahmış!
Kim korkar!

En büyük hataymış!
Kim yapar!

Şeytan,
Tanrının emrini dinlemedi (inkar) ama Tanrıdan da başkasına (iman) secde etmedi.
İman ettiği şeyi (inkarla) yok etti, inkar ettiği şeyide (imanla) var etti.

İsa,
Babasızlığını bildiği halde (inkar), bu inkarını (iman) silercesine de Tanrıya baba dedi.
İman ettiği şeyi (inkarla) yok etti, inkar ettiği şeyide (imanla) var etti.

Sonuçta bunun adı, BİLEREK İMAN/İNKAR olmuş oldu.
Bundan sonrasıda artık "Nötr" denilen şeydir.

---

Tabi bu olay sadece Din/Tanrı ile sınırlı değildir, Sufizm ilede sınırlı değildir. Hayatta, hayatın kendinde ki pek çok öğretide de bulunabilir.

En doğru olanı ne?
İnsan onu bile reddedebilir.

En yanlış olanı ne?
İnsan onu bile kabullenebilir.

Dediğim gibi, İNSAN denen canlının, kendi sınırlarını zorlamasıyla alakalı bir durumdur bu.

Doğrular geçilemiyor mu?
Öyle bir şey yok!
İnsan geçer.

Hata, yasak, günah, yanlış vs. engeller var!
Ne güzel işte, o engeller aşılmak için vardır.

Engeller bunun içindir. Aşılmak içindir.
Ötesinde ne var!

Tabi birileri o engeli aşma diyecektir.
Sözde kuralları da belirleyecektirler... Cısss !...

Kuralları belirlenmiş dünyanın kurallarıyla avunacaksın.
Onlarla yolunu çizip, sözde kendi kurallarını koyacaksın.
Takliti seçip, şöhretlilerin arkasına gizlice saklanacaksın.
Sıra tabulara dokunmaya geldi miydi, cesarete zaman yok!

Zaman, her zaman vardır.
İşte bir doğrun, reddet!

Zaman, hiç bir zaman yoktur.
İşte bir yanlışın, kabul et!

İkisinide kabul et veya reddet!
Tercih senin, istediğin gibi et!

Bu yazılanları kabul ettiysen...
O vakit reddet!
Yok eğer reddettiysen de...
Derhal kabul et!

İmkansız mı geldi?
İmkansız diye bir şey yok!

Delilik mi bu?
Ee! öteki yarımız delilik!

Ayın karanlık yüzü o!
Bilinmeyen tarafımız.

Hep akıl ile yaşa-ma!
Yarım yaşamak bu.

Delilik zaten bir örtü.
Ona delilik dendiği için, o delilik.

Yoksa o bir delilik değil.
Ulaşılması gereken, uzak kendimiz.

Bilinmeyeni bilmek, kendimiz bilmek.
Kendimizi bilmek, deliliğimizi bilmek.

Bu noktada şunuda söylemek isterim ki, aklımızın bize doğrular/yanlışlar çıkartması boşa değildir, bunlar aşılması gereken engeller olarak sürekli karşımıza çıkartılır. Lakin insan ne yapar, o engeli ortadan kaldırmak için savaşır.
O engelin olması, onu kaldırmak anlamında değil ki? Onunla savaşmak anlamında değil ki?
Bilakis onu anlamak anlamındadır.
Zaten hayatta onu anla diye sürekli çıkartır. Bitmez bir döngü gibi, hep aynı şey olur.

Aynı savaşım, aynı mücadele!
Zaten aksi mümkün olamaz, zira hayat inatçıdır ve o engeller sürekli olarak tazelenir. Doğa zaten her sabah yeniden yenilenir, her gün, her şey sil baştan yeniden başlar. Her köşe başında, her satır arasında, her yerde onlar vardır.

Ne kaçış mümkündür, ne de yok etmek mümkündür.

Tazelenmiş şekilde duruyordur onlar !...

Bunu neyin yaptığının da hiç bir önemi yok, o şey neden oradadır, önemli olan budur.
Kabul/ret noktasında o engeli, o olarak aşabiliyor musun? Mesele budur.
Hayat sana bir FIRSAT sunuyor, onu nasıl değerlendiriyorsun!
Bu bir nevi kişinin kendini inkarıdır, delilik gibi gözükür ama olmasıda gerekendir.

Öteki türlü hep tekrarlar vardır. Tekrarlar da bıktırır. Hep aynı şey olur.

Bir çeşit dejavu!
Tekrarlanma hissi.

Sevgiler

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Ruhun tekamülü bedenleşme,
Bedenin tekamülü de doğalaşmadır!


Copyright 2008 - 2024 🇹🇷 @Felasife | Site haritası

Mal sahibi, Mülk sahibi, hani bunun ilk sahibi!

Creative Commons Atıf 4.0 Uluslararası Lisansı