Denenmemişliğin ardına bakmaca, düşünülmeyenin peşinden koşmaca !...
Arayış yollarında ruhunu kaybedip, sisler ülkesinde kaybolanı aramaca !...

Etki-Tepki Yasası

Efendim Sufizm etiketiyle Newton’un III. Hareket Yasası (Etki-Tepki Yasası) nın ne işi olabilir diyebilirsiniz, amacım fizik kanunları değil elbet, insanın derinlerine inmek, orada ki etki-tepki meselesi nasıl oluyor ona bakmaktır.
Etki/tepki meselesi sadece dışımızda değil, içimizde de oluyor çünkü.

Ne diyor yasa kısaca, "Bir etkiye karşı her zaman bir tepki vardır."

Yazdan koyu AKP li birine, "sen Kılıçdaroğlu'na muhtaçsın, o olmazsa sende bitersin dedim :)
Nasıl? dedi.
Kılıçdaroğlu bu kadar Tayyip'i veya AKP yi kötülemese, sen de ona karşılık göstermez tepki vermezsin, dolayısıyla Tayyib'i de unutur gidersin.
Devamında,
Farkında mısın? Kılıçdaroğlu sana sürekli onu hatırlatma görevini yerine getiriyor! Yani sana etki ediyor, sen de bu etkiye tepkisiz kalamıyorsun, böylelikle Tayyib'i diri tutuyorsun, o yüzden Kılıçdaroğlu senin velinimetindir." dedim. :D

Devam ...

Tam tersi de böyledir netekim, isimlere takılmayalım, etki her zaman karşı etki ile sonuçlanır.

Siyasette de etki/tepki yasası işler, hemde gayet iyi işler, etki/tepki yoksa dinamiklik yok demektir, enerji yok demektir, enerji yoksa beslenmek yoktur, o zamanda insanda ki sağlam bir özellik olan unutmak devreye girer ki bu statiklik demektir.

Bir bebek ağlar (etki), ve ağladıkça (tepki) kendine baktırır (enerji), etki yoksa anne veya baba o bebeğin varlığını bile unutur gider, bu işler böyledir.

Bebek burada statik (etkisiz) kalsa, ağlamasa, anne/baba o bebeği unutup gidecektir. Lakin bebek sürekli (dinamik) şekilde ağlar (etki) ki kendine baktırır.

Etki tepkiyi doğurur, tepki etkiye geri döner. Oluşan şey enerjidir, yani besindir. Tersinde de aynı şey olur tabii.
Aslında ikisi de aynı şeydir, etki = etki'dir. En sonda da enerji oluşur.

Daha hayata başladığımız da etki/tepki meselesini çok iyi öğrenmiş bulunduk böylelikle enerji sorunumuz hallolmuş oldu. :)

Evrekâ !...

Etki edince, o şey bizi besledi !!
Bu acayip bir şeydi, İşte bunu çok iyi öğrendik !...

Siyasete etki ettikçe, ideolojilere etki ettikçe, inançlara etki ettikçe, o geri dönen şey, bizi besleyen şey oldu.
Başka bir açıdan bakarsak, Siyasi, ideolojik, inançsal etkiler, ruhumuzu veya egomuzu besleyen yapılar oldu.

Enerji savaşları da yeni bir şey değildi yani, o hep içsellerimiz de olan bir şeydi.

Devam ...

Şimdi Dinler meselesini ayakta tutan yegane şey de, bu etki/tepki meselesidir.
Dinler de kendine etki/tepki edecek bir şeyleri her zaman bulmuşlardır, ki bugüne kadar ki hayatta kalmaları bu yüzdendir. Öteki türlü sürekli aynı mutat şeyleri yapan biri, bundan bıkacak ve statikliğin pençesine düşecektir.
O yüzden aktif bir tehdit, bir düşman her zaman iyi fikir olmuştur zıtlar için.
Aktif tehdit statikliği tersine çevirir, ortamı bir anda dinamikleştirir, tehdit demek dinamik bir alan yaratır, dinamik alanda enerji demektir.

Tam tersi, dinsizlik dediğimiz yapılarda, kendi içinde ki statikliği din hedefiyle aşarlar. Kendilerine bir hedef bulmak zorunda kalırlar.
Bu açıdan bakınca din ve dinsizlik her ikisi de bir birine muhtaçtır. Din tek başına yapamadığı gibi, dinsizlikte tek başına yapamaz.
Böyle derin bir ilişki içerisindedirler.
Şimdi bunlardan hangisi önceydi denirse, yumurta tavuk önceliğine girmeye hiç gerek yok, yumurta da var tavukta var. Var mı var! Meselemiz bu, önceliğimiz de bu.

Var olandan yürüyeceğiz.

Devam ...

Daha hayata başladığımız popomuza şaplağı yediğimiz andan itibaren en iyi öğrendiğimiz şey, "Etki tepki yasasıdır"

"Etkilenince tepki verdik", "Etkileyince tepki aldık", vuuuu....

Bu yasa sayesinde besleneceğimizi, daha beyinlerimiz bile gelişmeden, iç güdüsel olarak öğrendik.

Ve bu öğrenişimizi hayatımız boyunca devam ettirdik, onu büyüttük geliştirdik, öyle ki öğretilerimizin bile bununla beslendiğini, besleneceğini (içsel biliş) bildiğimiz için, hayali/gerçek hiç fark etmez hedefler edindik.
Çünkü o hedeflerin bizi (inanç/ideoloji/siyaset) besleyeceğini içgüdüsel olarak  biliyorduk.

En büyük bilişimiz bu. 

Bütün bilişlerimizin anası.


Devam ...

Bunu çok iyi öğrendikte, bir şeyi de yanlış öğrendik, biz artık o poposuna şaplak yiyen bebek değiliz. Başka bir şey olduk, dolayısıyla onun Etki/Tepki yasasını devam ettirirsek, o bebeklikten kurtulmuş olmazdık. Bunu öğrenemedik!
Tamam Etki/Tepki yasası çocukken işe yarıyordu ama büyüdükçe ondan da kurtulmak gerekiyor ki büyüdüğümüz belli olsun.

Büyümek başka şey çünkü.

Olayın Sufilikle olan bağına gelince "Her şey merkezinde" diyen bir öğretide, zaten hedef alınan bir besin olmadığı için, Sufizm Etki/Tepkiden beslenmeyi önermez. Hiç bir zamanda önermemiştir, olmadı en sonunda da kendini imha bile eden bir sisteme sahiptir. Bunun içinde Sufiler olayları merkezinde görüp düzeltmelere karışmaz.
Düzeltmek demek enerji ve dinamiklik demektir ki, "Bir etkiye karşı her zaman bir tepki vardır." prensibince, "etkisizlik Sufiliğin yoludur."

Son olarak bu yazı çözüm denen şeyi sunmaz, önermede bulunmaz, böyle bir iddiası yoktur, sunduğu sadece farkındalık denen şeydir ki ne olduğumuzu "fark" etmeye yönelik, bilişimizin köklerine öylesine bir bakış/gözlem, hepsi o!

Sevgiler

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Ruhun tekamülü bedenleşme,
Bedenin tekamülü de doğalaşmadır!


Copyright 2008 - 2024 🇹🇷 @Felasife | Site haritası

Mal sahibi, Mülk sahibi, hani bunun ilk sahibi!

Creative Commons Atıf 4.0 Uluslararası Lisansı